Fevât Nedir?

Fevat ne demektir? Fevatın sonuçları nelerdir? İşte cevapları...

Sözlükte yetişememek anlamına gelen “fevat” ve “fevt” bir hac terimi olarak, hac yapmak üzere ihrama girmiş olan bir kimsenin her hangi bir sebeple Arafat vakfesine yetişememesi demektir. Buna göre kurban bayramının birinci günü fecr-i sadıktan önce bir an olsun Arafat’ta bulunamayan kimse hacca yetişememiş olur.

FEVATIN SONUÇLARI NELERDİR? 

Hac için ihrama giren bir kimsenin Arafat’ta vakfeye yetişememesi halinde aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkar:

a) İfrad haccı için ihrama giren kimse, fevât durumunda, umre yaparak ihramdan çıkar. Çünkü, ihrama giren kimse ancak hac veya umre yaptıktan sonra ihramdan  çıkabilir. Bu sebeple, haccı kaçıran kimsenin tıraş olup ihramdan çıkabilmesi için umre yapması gerekir. Yapılan bu umre, ihsârlı kimselerin kestikleri “hedy” mesabesindedir. Bu sebeple hacca yetişemeyen kimsenin ayrıca kurban kesmesi gerekmez. Ancak daha sonraki yıllarda haccı kaza etmesi gerekir. (Kâsânî, II, 220.)

Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre, ifrâd haccı için ihrama giren ve Arafat vakfesine yetişemeyen kimse tıraş olup ihramdan çıkar. Haccını daha sonra kaza eder ve kaçırdığı hacdan dolayı da fevât kurbanı keser. (Şîrâzî, II,811)

b) Kıran haccına niyet eden ancak umre yapamayan ve Arafat vakfesine yetişemeyen kimse önce umre yapar, tıraş olmadan, fevt ettiği hac için tavaf ve sa’y yapar, sonra tıraş olup ihramdan çıkar. Çünkü kıran haccı yapan kimse, umre ve hac için ihrama girmiştir. Umre fevt olmaz, çünkü umre her zaman yapılabilir. Bu itibarla kıran haccını fevt eden kimse önce umre yapar. Bu kimse yaptığı umre ile hac ihramından çıkamaz. Bu sebeple umresini yaptıktan sonra tıraş olmadan önce, hac ihramından çıkabilmek için tavaf ve say yapar, tıraş olup ihramdan çıkar. Böylece kıran hedyi kesmekten kurtulmuş olur.

Kıran haccına niyet edip umresini yapan ancak Arafat vakfesini kaçıran kimse, fevt ettiği hac için tavaf ve sa’y yapar, tıraş olup ihramdan çıkar. Böylece Kıran haccı kurbanı kendisinden düşer.

Her iki durumda haccını daha sonraki yıllarda kaza etmesi gerekir.

c) Temettü haccına niyet eden kimse umresini yapıp ihramdan çıkmış daha sonra hac için ihrama girmiş ancak Arafat vakfesini kaçırmış ise bir umre yapıp ihramdan çıkar. Temettu hedyi kesmez. Çünkü bir hac mevsiminde umre ve haccı yapamamıştır. Bu kimsenin veda tavafı yapması da gerekmez. Daha sonraki yıllarda haccını kaza eder. (Kâsânî, II, 220-221.)

Kaynak: Diyanet Hac İlmihali, DİB Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.