Filistinli Gençler Engel Tanımıyor

Kudüs'e girmelerine izin verilmeyen Filistinli gençler, Mescid-i Aksa'da cuma namazı kılmak için ayrım duvarını aşarken her türlü tehlikeyi göze alıyor.

Kudüs'e girmelerine izin verilmeyen Filistinli gençler, ayrım duvarını aşıp Mescid-i Aksa'ya geçmek için bütün yolları deniyor.

Mescid-i Aksa'da cuma namazı kılmak isteyen Filistinli gençler, ayrım duvarını aşmak için her türlü tehlikeyi göze alıyor. Gençler, tahta ve ipten yaptıkları merdivenle duvarı aşarken, arkadaşları onlara gözcülük yapıyor.

Ayrım duvarını aşmak için orada bulunan Filistinli gençler, İsrail'in Mescidi-i Aksa'da namaz kılmalarını engelleyemeyeceğini vurguluyor.

Er-Ram beldesinden Abdullah Hayri, "Ayrım duvarı Kudüs ile aramızda engel değil" ifadesini kullandı.

"KUDÜS'E ULAŞMAMIZI ENGELLEYEMEYECEKSİNİZ"

Güvenlik nedeniyle ismini vermek istemeyen gençlerden biri, Kudüs'e geçmek için izin alamadığını ancak bunun Mescid-i Aksa'ya ulaşmasına engel olmayacağını belirterek, "Geçen yıl yine bu şekilde ayrım duvarını aştıktan sonra İsrail askerlerine yakalanıp, darp edildim ve para cezasına çarptırıldım.

Ama bütün bunlar benim tekrar Mescid-i Aksa'ya gitmeme engel olamaz. Buradan işgalcilere, Kudüs'e ulaşabileceğimizi gösteriyoruz. Onların izinlerine ihtiyacımız yok. Kudüs'e ulaşmamızı engelleyemeyecekler" dedi.

İsrail içerisindeki Filistinlilerin kurduğu "1948 Toprakları İslami Hareketi" tarafından, 10 Haziran'da yapılan açıklamada, ramazan ayında Mescid-i Aksa'ya akın edilmesi çağrısında bulunulmuştu.

Söz konusu çağrı üzerine İsrail polisinin, Doğu Kudüs'te ramazan ayı boyunca cuma günleri güvenlik önlemlerini artıracağı, 40 yaşın altındaki erkeklerin Mescid-i Aksa'ya girişine izin verilmeyeceği ancak kadınlar için yaş sınırlaması getirilmediği açıklanmıştı.

Batı Şeria ile Kudüs arasında çok sayıda İsrail askeri kontrol noktası bulunuyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.