Filistinli Kardeşlerimiz ve Zâlim Siyonistler
Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, zâlim Siyonistlerin hunharca saldırılarını “meşrû savunma hakkı” olarak îlân ederek yaptığı katliam ve insanlık dışı muameleler karşısında Müslümanların safını belli etmesi, mazlumların yanında yer alınması ve İsrail mallarının boykot edilmesi gerektiğini söyledi.
FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZ VE ZÂLİM SİYONİSTLER
Bugün küresel güçler, dünyaya bir câhiliye devri yaşatıyor.
Dünkü câhiliyede güçlü olan haklıydı, bugünkü modern câhiliyede de aynı durum geçerli.
Hiçbir şekilde hesap sorulamayan küresel güçler, zayıfları acımasızca ezerek dehşetli bir gaddarlık manzarası sergiliyor.
Zayıf ve mazlumun yanında olmak yerine, zâlimden yana tavır alıyorlar. Onlara sınırsız destek vermeye, yangını daha da körüklemeye çalışıyorlar. Yeni savaşlara zemin hazırlamaya devam ediyorlar.
Zâlim işgalcilerin hunharca saldırılarını “meşrû savunma hakkı” olarak îlân ediyorlar.
Mazlumların kendi vatanlarını işgalden kurtarmaya çalışmalarını ise “terör” diye kabul ettirmeye çalışıyorlar. Âdeta insanlığın aklıyla alay ediyorlar.
Daha dün, kendilerinin zulüm ve soykırıma uğradığını söyleyerek mağduriyetten beslenen işgalci siyonistler, bugün dünyanın gözleri önünde Gazzeli müslümanlara karşı, benzeri görülmemiş bir vahşet ve katliam uyguluyor.
Hak, hukuk ve ahlâk tanımadan; evleri, hastahaneleri, okulları, ibadethaneleri yerle bir ediyorlar.
Maksadına ulaşmak için her türlü hukuksuzluğu kendilerine hak görüyorlar.
Yıllarca topraklarını gasbettiği Filistinli kardeşlerimize insanlık dışı muâmeleleri müstahak görüyorlar.
Orantısız bir güçle terör estiriyorlar.
Ümmet-i Muhammedʼi çıldırtmak istercesine, savaş suçu, nefret suçu, insanlık suçu olan her şeyi yapıyor, tam bir cinnet, vahşet ve canavarlık sergiliyorlar.
İşte böyle bir hengâmede müʼminler olarak;
Zayıfın, bîçârenin, kimsesizin, ezilenin acısını paylaşmak, onların derdiyle dertlenmek hepimizin birinci vazifesi olmalıdır.
Din kardeşlerimiz mahzun iken mesrur olmamalı, onlar açken karnımızı tıka-basa doyurmamalı, onlar muzdaripken sabahlara kadar rahat rahat uyumamalıyız.
Mazlumların Arşʼı titreten sesli ve sessiz feryatlarına bîgâne kalmamalıyız.
Zâlim siyonistler, “dünyanın süper gücü”ne güvenerek ufacık bir kara parçasına sıkışmış milyonlarca müslümana hayâsızca saldırmaya başladığında, Türkiyemiz, üç günlük millî yas îlan edip bayrakları yarıya indirmişti. Bu bile safını belli etmek adına mazlumlara verilen kıymetli bir destekti.
Fakat din kardeşlerimiz katledilmeye devam ettiği müddetçe, ümmet-i Muhammed olarak yasımız bitemez. Bu felâket son bulup mazlumların yüzü gülmedikçe yüzümüz gülemez, hüznümüz dinemez!
İSRAİL MALLARINI BOYKOT HUSUSUNDA MÂNİDAR BİR MİSAL
Şâfiî fakihlerinden olan İbn-i Abdüsselâm (vefatı h. 660 / m. 1262), İslâm dünyasına savaş açmış haçlılara silah ve silah yapımında kullanılacak malzemenin satışının haram olduğuna ve bunu yapanların zalim olacaklarına dair bir fetvâ yayınlamıştı. Bu fetvâyı duyan terzilerden biri, İbn-i Abdüsselâm’a gelerek;
“–Haçlılar bana elbise diktirmeye geliyorlar. Ben haçlılara elbise dikersem bu zulme ortak olur muyum?” diye sordu.
İbn-i Abdüsselâm ise günümüze de ışık tutan şu muhteşem cevâbı verdi:
“–Hayır, sen zulümlerine ortak olmazsın. Sana iğne iplik satan zulme ortak olur, sen ise zâlimin ta kendisi olursun.”
Kaynak: osmannuritopbas.com