Filistinliler Neden Taş Atıyorlar?

Filistinliler neden taş atıyorlar? Filistinliler için taş atmanın anlamı nedir? Fatma Çatak yazdı.

Filistinliler, İsrail tarafından işgal edilen toprakları için yıllarca sapan taşlarıyla mücadele etti. Peki bir taşla ne olur ki?

FİLİSTİNLİLER NEDEN TAŞ ATIYORLAR?

Bu sorunun cevâbı şu âyette gizlidir:

…«Nice az sayıda topluluk, Allâh’ın izniyle çok sayıdaki topluluğu yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir!» dediler.” (el-Bakara, 249)

Kur’ân-ı Kerîm’de de bildirildiği üzere, Hazret-i Mûsâ’dan (as.) sonra gelen bir peygambere, kavminden bir kral tayin etmesi emredilir. Bu kral, âyette bildirildiği üzere; Tâlut’tur. İsrailoğulları’nın Kralı Tâlut’un karşısına, zâlim bir kral olan Câlut çıkar. Yakar, yıkar, katleder, Ahit Sandığı’nı ele geçirir.

İsrailoğulları, Câlut ile savaşırlar, ama Câlut’un ordusu çok güçlüdür. Ordu içerisinde sesinin güzelliğiyle tanınan bir delikanlı bulunur. O delikanlı, Hazret-i Dâvûd’dan (as.) başkası değildir. Eline bir sapan alır, ortasına bir taş yerleştirir ve zâlim kral Câlut’u alnının tam ortasından vurarak öldürür.

İşte bu hatıra, bugün tıpkı Câlut’a karşı savaşan bir grup inanan insan gibi, savunmasız ve silahsız Filistinliler için de hem bir sembol, hem de direniş silahıdır. Filistinliler, Hazret-i Dâvûd’dan (as.) ilham alarak tam donanımlı İsrail askerlerine ve tanklarına taş atarlar.

Kaynak: Fatma Çatak, Altınoluk Dergisi, Sayı: 460

İslam ve İhsan

FİLİSTİN HAKKINDA SIKÇA MERAK EDİLENLER

Filistin Hakkında Sıkça Merak Edilenler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.