Filozofların Tutarsızlığı
Filozoflar hakkı kendi akılları yani öznel yorumlarına göre anlatır. Böyle olunca durum nice filozof ve sözde nice hakikat türemiş olur. Kendileri dahi birçok zaman kendi düşünceleri ile çelişmiş ve kendi kendine yanılgıya düşmüştür. Halbu ki Hak tektir ve sana göresi, bana göresi yoktur.
“Filozof kendi aklına göre hakkı bir türlü anlatır. Bu mevzudan bahseden birisi filozofun sözünü red ve tenkit eder. Başkaları çıkar, her ikisini de kınar. Bir başkası da; herkese bilgili olduğunu göstermek için, süslü lâflar eder, yırtınır durur. Duyanlar kendisini o köyün bilgili adamı sansın diye, her biri bu yolun izlerini söyler durur.”
“Hak olmayınca bâtıl meydana çıkmaz.
Doğru söz olmayınca, nasıl olur da yalan söz söylenir? O yalan, doğrudan kuvvet alır. Doğru diye ümide düşerler de o yüzden eğriyi alırlar. Zehiri şekere dökerler de öyle içerler.”
“Peygamberlerle alışveriş yapanlar kâr ettiler; onlar sayesinde kazançtadırlar.
Hâlbuki renk ve koku tacirleri (işin zâhirine kapılan filozoflar) görünüşe kapıldıkları, şekilde kaldıkları için çok çok zarara uğradılar.”
Aklın insan için yeterli bir mürşid olmadığının bir delili de; filozoflar ile peygamberler arasında, şahsiyet, ahlâk ve istikamet mukayesesi yapıldığında ortaya çıkar.
KENDİNE FAYDASI YOK!
Filozofların hiçbiri şahsiyet ve yaşayışıyla, insanlığa nümûne olamamıştır.
Meselâ;
Meşhur Aristo; onca ilim, akıl ve mantık müktesebâtına rağmen, İskender’in tekliflerine mağlûp oldu. O hırslı hükümdarın potasında şahsiyetini sıfırladı. Müteverrim felsefesi; tozlu rafların arasından gönüllere ulaşamadı, insanlığa huzur sağlamadı.
Aristo; ahlâk felsefesinin birtakım kanun ve kaidelerinin temelini atmış olmasına rağmen, vahyin rehberliğinden uzak olduğu için, onun felsefesine inanıp hayatına tatbik ederek saâdete kavuşmuş, tek bir kişi bile görmek mümkün değildir.
Yine Fârâbî’nin hayâlinde canlandırdığı; «erdemliler şehri ve ideal toplum»a dair fikirlerini ihtivâ eden en mühim eserinin bile, tatbik imkânı olamamış, o fikirler de, kitap satırlarından dışarıya çıkamamıştır.
Sayısız felsefecinin her biri tetkik edildiğinde; şahsî, ailevî ve içtimâî buhranlar içinde oldukları, asla çevrelerine hayırlı bir model olamadıkları görülecektir. Birçoğu ileri sürdükleri kendi prensiplerini dahî hayata geçirememiş, kendi kendisiyle dahî tenâkuza düşmüştür.
Birçoğu da bâtıl ideolojilerinin peşine düşen milyonların mazlumiyetine sebebiyet verdiler. Komünizm, liberalizm, kapitalizm gibi nice ideoloji; milyonların maddî yahut mânevî perişanlığına sebep oldu. Kimseye saâdet bahşetmedi.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Ocak 143.Sayı 2017