Fındık Kabuğu Kanser Hastalarına Şifa Olacak

Düzce Üniversitesi öncülüğünde 5 yıldır sürdürülen projeyle fındık kabuklarında doğal olarak bulunan kemoterapi ilaçlarının etken maddesi paklitakselin yerli ilaç sanayisine kazandırılması hedefleniyor.

DÜ Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil İbrahim Uğraş yaptığı açıklamada, fındığın ülkenin en önemli tarımsal ihraç ürünlerinden olduğunu, kavrulmuş fındıkla yıllık 1,5 milyar dolar ihracat geliri sağlandığını söyledi.

Kazançlı ürün olmasına rağmen, fındığın üzerinde az çalışma yapıldığını gördüklerini anlatan Uğraş, “Gerek fındığın kendisi, gerekse atıklarıyla ilgili çalışmalar ne yazık ki az miktarda. 2000 yılının başlangıcında ABD’de yapılan çalışmada fındığın sert kabuğunda ve daha sonra yapılan çalışmada yumuşak kabuğunda bazı kanser hastalıklarında kemoterapi ilacı olarak kullanılan, ‘paklitaksel’ dediğimiz maddeye rastlandı. 2005’te de fındık araştırma grubunun başka çalışma grubuna yaptırdığı araştırmada bu durum teyit edildi” şeklinde konuştu.

FINDIK KABUĞU YAKIT OLARAK KULLANILIYOR

Uğraş, fındığın posası yanında kabuğunun da çok değerli olduğuna dikkati çekerek, yıllık ortalama 400-500 bin tonluk ürünün dünya üretiminin yüzde 70’ini kapsadığını hatırlattı.

Her yıl yaklaşık 250 bin tonun üzerinde sert kabuk ve 500 bin tonun üzerinde ‘çotanak’ denilen, yumuşak kabuk atığının ortaya çıktığını vurgulayan Uğraş, bunlardan yakıt olarak yararlanıldığını aktardı.

Uğraş, çalışmalara ilişkin şu bilgileri verdi:

“Çalışmaları üç temel kısma ayırdık. Birincisi, fındıkta makro seviyede bulunan bu maddenin fizibilite çalışmasını yaparak, ülkemiz sanayisine yatırım olarak kazandırılması. Bu konuda Sanayi Bakanlığı’na projemizi sunduk. İkinci kısımda ise bizim için önemli ham madde kaynağı olduğundan dolayı daha kolay yollardan saflaştırılması ile ilgili temel bilim çalışmalarımızı da TÜBİTAK’a sunduk. Fındık kabuğundan ülkemizde yakıt olarak yararlanılmakta. Oysa bu çalışmalarda kanser ilacının bulunması, fındık kabuğunun ne kadar önemli olduğunu ortaya koydu. Amacımız her yıl büyük miktarlarda açığa çıkan bu değeri ülke ekonomisine kazandırmak.” 

KANSER HASTALARININ DIŞINDA KULLANILMASI TEHLİKELİ 

Paklitakselin günlük tüketiminin kanseri önleyici özelliğinin bulunmadığını dile getiren Uğraş, doktorların bunu kemoterapi ilacı olarak önerdiğini söyledi.

“Yanlış anlaşılmasın, bu maddenin kendisi zehirdir, yan etkileri de çok fazladır” diyen Uğraş, şöyle konuştu:

“Kanser hastaları dışında kullanılması büyük tehlikelere yol açacaktır. Bu ilacın bulunması, kaynakların değerlendirilmesi anlamında çok güzel örnektir. Bu ilaç, 1960’lı yılların başında ABD’de porsuk dediğimiz ağacın kabuğundan elde edilmiş. Fındık kabuğunda bulunması da bizim için ders niteliğinde çünkü bir bilim adamı fındığın bazı yemişler gibi bazı hastalıklara yakalanmadığını görüp, sebebini araştırırken bu maddenin varlığını tespit ediyor. Yani fındık kabukları bu maddeyi savunma aracı olarak üretmekte. Miktarı da porsuk ağacındakilere nazaran daha az.”

1 MİLYON DOLAR GETİRİSİ VAR

Bin ton fındık kabuğunda 4 ila 5 kilogram paklitaksel bulunduğunu hesapladıklarını anlatan Uğraş, sözlerini şöyle tamamladı:

“Beş yıldır ülkemizin fındık yetişen bütün bölgelerinden numuneler aldık. Bu numuneleri inceliyoruz ve madde olarak hangi bölgeden daha çok sonuç alacağız, bunu tespit edeceğiz. Maddenin kendisi çok değerli. Fiyatlarına baktığımızda getirisi kilogram bazında 1 milyon dolardan başlıyor. Flakonlar şeklinde paketlendiği taktirde fiyat çok daha yüksek rakamlara ulaşabilmekte. Tabii madde ayrışımı yaptığımız kabuklar yine ekonomiye dönüp yakacak olarak değerlenecektir. Şu andaki çalışmalarımız doğrudan temel bilim ve endüstriyel üretim amaçlı olduğu için çalışmalarımızı elde ettiğimiz sonuçlar ışığında patent başvurusuyla sonuçlandırmayı amaçlıyoruz.”

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.