Fıtratın Neye Meyyalse Ona Meftunsun

Türk edebiyatının büyük şairlerinden Fuzûlî'nin Su Kasîdesi'nden iki mısra ve anlamı... 

Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme

İktidâ kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr’e su.

(Su, seçilmiş Hazret-i Ahmed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yoluna uymuş ve bu hâli ile dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.)

Sanatlar: Suyun, Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e tâbî olan bir insan gibi kabul edilmesinde “teşhis”; “Pâk-rûşen kıl”, “pâk-su” kelimeleri arasında “tenâsüb” sanatı yapılmıştır.

Bu beyit, Su Kasîdesi’nin “Girizgâh” beyitidir.

GÖNÜL GÖZÜYLE MÂNÂSI

Su, hayattır. Suyun olduğu yerde hayat emâreleri de vardır. Yeryüzünün madde planında canlılık arz etmesi, nasıl “su” ile mümkün ise; mânâ plânında insan ruhunun canlı, diri ve hayy oluşu da yaratılan ilk nûr olan “rûh-ı Muhammedî” ile mümkündür. O ki ilk yaratılandır. Nitekim Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Âdem, rûh ile cesed arasında iken ben peygamber idim.” (Aclûnî, II/129)

Su, özde “tâhir: temiz” ve ve “mutahhar: temizleyici”dir. Kendisi “temiz yapısıyla” canlı varlıkların içine nüfuz edip hayat verdiği gibi, temizleyici vasfıyla da onların üzerindeki kir, pislik ve kokuları temizler; her türlü necasetten arındırır. Peygamber Efendimiz de insanların iç dünyasına misafir olduğunda, onların gönüllerini îmar eder, temizler; ahlâklarını tezyin eder, arıtır.

DÜNYADA FITRATEN TEMİZ OLAN

Diğer taraftan “temiz olanlar, temiz olanlara layıktır; pis ve necis olanlar da birbirine müstehaktır. Nitekim âyet-i kerîmede:

“Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır…” (en-Nûr, 26) buyrulmuştur.

Dünyada fıtraten temiz ve temizleyici olan, hayatın merkezi konumundaki “su” neyse, mâneviyat âleminde de Peygamber Efendimiz aynı vasıflara sahiptir. Fıtraten onun gibi temiz olanlar, Peygamber Efendimize sevdalandığı, O’nun yoluna baş koyduğu, O’nun hasretiyle yanıp kavrulduğu gibi, su da Peygamber Efendimize büyük bir hasret, muhabbet ve iştiyak içindedir. Varlığını, O’nun uğrunda fedâ etmiş, O’na varmak için uzun yolları göze almış, çöllerde kuruyup yok olma pahasına, taşlara başı vura vura, O’na yönelmiştir.

RUHLAR DÜZENLİ ORDULAR GİBİDİR

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Ruhlar, düzenli ordular gibidir, (ruhlar âleminde) birbirleriyle tanışanlar, Dünya’da kaynaşır, birbirlerini yadırgayanlar da ihtilafa düşerler.” buyurmuştur.

Mûziplik yaparak çevresindeki topluluğu güldüren Mekkeli bir hanımın, hicretten sonra bir tevâfuk eseri, Medine’de yine kendisi gibi nüktedanlığı ile meşhur bir hanıma misafir olması, bu câzibenin güzel bir nümûnesi olarak değerlendirilebilir.

Herkesin fıtratı neye meyyâl ise, ona meftûn olur; insiyakî olarak peşine düşer, bilerek ya da bilmeyerek… Nitekim âyet-i kerîmede bu ayniyet ve beraberlik, âhirete de yansıyacak şekliyle şöyle anlatılır:

“O gün herkesi,  her topluluğu uydukları kişilerle beraber çağıracağız. Gerçekten de kitabı, sağ eline verilenler, en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklardır.” (el-İsrâ 71)

Yâ Rabbi, herkesin sevdiğiyle cem edildiği o gün, bizi de Habibi’ni sevenler arasına dâhil eyle. Bizim gücümüz, tâkâtimiz nisbetinde değil, Senin yüce ikramın, ihsanın nisbetinde bizi O’na yakın eyle. Âmin.

Kaynak: Meliha Aydınlı, Şebnem Dergisi, 141. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.