Fransız Yazar Lamartine’nin Peygamberimize Olan Hayranlığı

Fransız şairi, yazar ve devlet adamı Alphonse de Lamartine’nin Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’e bakışı nasıldı?

Fransız siyasetçi, tarihçi ve edebiyatçı Lamartine şöyle der:

“Şayet gâyenin büyüklüğü, vasıtaların küçüklüğü ve neticenin azameti, insan dehâsının üç ölçüsü ise modern tarihin en büyük şahsiyetlerini (Hazret-i) Muhammed’le kıyaslamaya kim cesaret edebilir?

O şahsiyetlerin en meşhurları, ancak ordular teşkil ettiler, kanunlar çıkardılar, imparatorluklar kurdular. Fakat neticede, çoğu kez gözleri önünde ufalanan maddî kuvvetler meydana getirebildiler.

Hâlbuki O, sadece orduları, hukuk sistemlerini, imparatorlukları, kavimleri ve hânedanları değil, dünyanın üçte biri üzerindeki milyonlarca insanı da harekete geçirdi.”[1]

BİR YABANCININ GÖZÜYLE İSLAM

Bir yabancının gözüyle, İslâm’ın harekete geçirici, dinamik yönü böyle itiraf edilmektedir.

Bazı dinler yayılmacı değildir. Yani akîdelerini yaymaya, yeni müntesipler bulmaya çalışmazlar. Bir kavim dînine dönüşen Yahudîlik böyledir. Yahudîlikte din ırk, ırk da din hâline geldiğinden, bu soydan olmayanları Yahudîliğe davet etmezler. Kendilerinden olmayan insanları sadece Yahudî emellerine hizmet eden teşkilâtların emri altına almaya gayret gösterirler.

Uzak Doğu dinlerinde de -kendilerine bizzat başvuranlar hâriç- herhangi bir tebliğ faaliyeti görülmez. Dînî faaliyetleri birtakım meditasyonlardan[2] ibarettir. Hattâ “pasifliği” yer yer mukaddes görürler.

Buna mukâbil her Müslüman, İslâm’ın neşri için bir arzu ve heyecan taşır. Hakkın yeryüzünde hâkim olmasını arzu eder. Îmânın ilk meyvesi olan merhameti sebebiyle, Cehennem’den kurtulan her bir ferde sevinir. Bir insanın ebedî kurtuluşuna vesîle olmayı, kendisi için en büyük lezzet ve saâdet olarak telâkkî eder.

PEYGAMBERİMİZİN SEVİNCİ

Nitekim Peygamber Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem, ebedî kurtuluşa davet ettiği Tâifliler tarafından taşlanmış ve mahzun olmuştu. Lâkin orada Addas isimli bir kölenin Müslüman olmasıyla sevinmişti. Yine Medîne’de Yahudî bir çocuğun Müslüman olması, Efendimiz’i sevince gark etmişti.

Zira Efendimiz’in mübârek yüreği, insanlığın ebedî saâdet ve selâmeti için çarpıyordu. Bundan dolayıdır ki tebliğ gayretinin ehemmiyetine dâir, Hazret-i Ali radıyallâhu anh’ın şahsında bütün ümmete;

“Bir insanın, senin vâsıtanla hidâyete ermesi, senin için (en kıymetli dünya nîmeti olan) kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır.” buyurmuştur. (Buhârî, Cihâd, 143)

Dipnotlar:

[1] A. de Lamartine, L’histore de la Turquie. [2] Meditasyon: Birçok Batı dilinde “derin düşünme” mânâsına gelen meditasyon, lügatlerde, “kişinin iç huzuru, sükûnet, farklı şuur hâlleri elde etmesi ve öz varlığına ulaşmasını hedefleyen, zihnini denetleme tekniklerine verilen ad” olarak tarif edilir. Uzak Doğu din ve felsefelerinde yaygın olan meditasyonda, iç âleme teksif olma (konsantrasyon) çalışmalarıyla kişinin kendini toplayıp zihnini ve rûhunu dinlendirmesi arzu edilmektedir. İslâm mükemmeldir, mükemmelin ise eksik ve kusurlu olandan herhangi bir takviyeye, proteze ihtiyacı yoktur. Dolayısıyla bu hususta da namazdaki “huşû ve kalp huzuru”, tasavvuftaki “zikir, tefekkür ve murâkabe”, elbette bu gâyeleri elde etmek için çok daha üstün, tesirli ve faydalıdır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.