Furkan Suresi 76. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Furkan Suresi 76. ayeti ne anlatıyor? Furkan Suresi 76. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Furkan Suresi 76. Ayetinin Arapçası:
خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ حَسُنَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا
Furkan Suresi 76. Ayetinin Meali (Anlamı):
Hem de orada ebedî kalacaklardır. Orası ne güzel bir karargâh ve ne güzel bir yerleşim yeridir!
Furkan Suresi 76. Ayetinin Tefsiri:
Onlar,
Allah’ın huzurunda hep dua ve iltica halindedirler. “Ey Rabbimiz! Gözümüzü
aydınlatacak eşler ve zürriyetler ihsan et! Eşlerimiz ve zürriyetlerimiz
sebebiyle bizlere gözümüzü aydınlatacak nimetler, mutluluklar ver! Bizi takvâ
sahiplerine önder kıl!” diye dua ederler. Kendilerinden sonra, bağlı
bulundukları İslâmi hayat nizamına uyan bir neslin gelmesini, kendileri gibi
inanan, göz aydınlığı olacak eşlerinin olmasını, kalplerinin onlarla huzura
kavuşmasını, bu sayede “Rahman’ın kullarının” sayılarının artmasını isterler.
Bu duada görüldüğü üzere, sadece muttaki olmak değil, müttakilerin önderi olmak
arzusu ne büyük bir gaye, ne kudsî bir düşünce ve idealdir.
Şunu
belirtelim ki, müttakilerin önderi olabilmek, verimli bir toprak misâli İslâmî
bir âile ve toplum içinde ciddî bir ümmet şuuruyla yetişmeye, ümmete şefkat ve
merhamet duygularıyla dolmaya, tüm varlığını ümmetin huzur, saadet ve refâhı
için fedâ edebilecek bir ruh kıvamına ulaşmaya bağlıdır. Cenâb-ı Hak, İslâm
ümmetini böyle önderlerden hiçbir zaman mahrum bırakmamıştır. Her dönemde
ümmete şefkat ve merhamet kanatlarını tevazuyla gerecek sahipler lütfetmiştir.
Bunlardan biri de dört halifeden sonra beşinci halife ünvanına layık görülen
Ömer b. Abdülaziz (k.s.)’tur. Onun, ümmetin mes’ûliyetini yüklenmek husûsunda
taşıdığı büyük emânet ve mes’ûliyet şuurunu aksettiren sayısız fazilet
manzaralarından birini, hanımı Fâtıma şöyle anlatır:
“Birgün
Ömer b. Abdülaziz’in yanına girdim. Namazgâhında oturmuş, elini alnına dayamış,
durmadan ağlıyor, gözyaşları yanaklarını ıslatıyordu. Ona:
“–Nedir
bu hâlin?” diye sordum. Şöyle cevap verdi:
“–Yâ
Fâtıma! Bu ümmetin en ağır yükünü omuzlarımda taşıyorum. Ümmet içindeki açlar,
fakirler, hasta olup da ilaç bulamayanlar, yalnız başına terk edilmiş dul
kadınlar, hakkını arayamayan mazlumlar, küfür ve gurbet diyârındaki müslüman
esirler, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışma tâkatinden kesilmiş muhtaç
yaşlılar ve âile efrâdı kalabalık fakir âile reisleri beni üzüntüye gark
ediyor. Yakın ve uzak diyarlardaki böyle mü’min kardeşlerimi düşündükçe yükümün
altında ezilip duruyorum. Yarın hesap gününde Rabbim bunlar için beni sorguya
çekerse, Resûlullah (s.a.s.) bunlar için bana itâb ve serzenişte bulunursa, ben
nasıl cevap vereceğim…” (İbn Kesîr, el-Bidâye, IX, 208)
Hanımı
Fâtıma devamla der ki:
“Onun
ibâdeti sizlerinki kadardı. Lâkin gece yatakta Allah korkusunu ve kıyâmet
hesâbını tefekkürden öyle bir hâle gelirdi ki, haşyetullâh ile kalbi çarpmaya
başlardı. Sanki suya düşmüş, yâhut avuç içine alınmış bir kuş gibi çırpınırdı.
Ben de onun bu hâline dayanamayıp yorganı üstüne örterdim ve kendi kendime:
«Keşke
idârecilik mes’ûliyeti bize tevdî edilmeseydi, keşke o vazifeyle aramızdaki
uzaklık, güneşle dünya arasındaki mesâfe kadar olsaydı» derdim.”
Bu
sıfat ve özellikleri taşıyan has kullar, özel cennet odalarında esenlik
dilekleri ve selamla ağırlanırlar. Bu, onların bahsedilen özelliklerini ısrarla
korumalarının, sâlih amellere devam etmelerinin ve sabretmelerinin mükâfatıdır.
Bu mükâfat ve vardıkları bu cennetler ne güzeldir!
Netice
olarak:
Furkan Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Furkan Suresi 76. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR