Gaaze'de Soykırımda Kullanılan Beyaz Fosforun Yıkıcı Etkisi Suda ve Toprakta Yıllarca Saklı Kalıyor

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammet Übeydullah Kahveci, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında kullandığı beyaz fosfor bombasının çevreye olan etkisinin yıllar boyunca devam edebildiğini söyledi.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de, uluslararası hukuka göre yoğun sivil nüfusun bulunduğu bölgelerde kullanımı yasak olan beyaz fosfor bombası kullanması, can kayıplarının yanı sıra olası bir sağlık ve çevre felaketini de gündeme taşıdı.

Beyaz fosforun çevrede bıraktığı tahribata ilişkin soruları yanıtlayan Kahveci, fosfor elementinin üç formundan biri olan beyaz fosforun sarımsağa benzer bir kokuya ve balmumu kıvamında açık sarı-beyaz renkli bir yapıya sahip olduğunu, endüstride kullanılmak üzere dünyada her yıl yaklaşık 900 bin ton beyaz fosfor üretildiğini kaydetti.

Beyaz fosforun havadaki oksijenle anında yanma tepkimesine girdiğini, önce beyaz bir duman daha sonra ise alev oluşturarak yüksek miktarda ısı ortaya çıkardığını belirten Kahveci, "Sıcaklık, bazı metalleri dahi eritebilecek bir yüksekliğe, 800-815 santigrat dereceye yükseliyor ve en sonunda da zararsız fosfat bileşenine dönüşüyor. İşte bu yüksek sıcaklığa çıkması nedeniyle de uluslararası hukuka göre normalde yasaklanmasına rağmen ne yazık ki savaşlarda mühimmat olarak kullanılıyor. Kamuoyunda beyaz fosfor, bu nedenle 'fosfor bombası' ismiyle de anılıyor. Bu bomba yerden yaklaşık 80-100 metrede infilak ettirilir, havadaki oksijenle yanmaya başlar. Yaklaşık 5 ila 30 dönümlük alanı etkileyecek kapasiteye sahiptir." dedi.

Kahveci, ortamda hava bulunduğu müddetçe yanmaya devam eden ve söndürülmesi zor olan beyaz fosforun, diğer yanıcı maddelere kıyasla tahrip edici ve öldürücü etkisinin daha yüksek olduğunu aktardı.

"Çevreye olan etkisiyle ilgili deneyler yapamıyoruz çünkü tehlikeli bir malzeme"

Her ne kadar saflığı çağrıştıran "beyaz" kelimesiyle anılsa da beyaz fosforun "karanlık" bir malzeme olduğundan, özellikle patladığı anda insanlar, hayvanlar ve diğer canlılar üzerindeki etkisine benzer şekilde çevreye de büyük hasarlar verdiğinden bahseden Kahveci, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çevreye olan etkisiyle ilgili deneyler yapamıyoruz çünkü tehlikeli bir malzeme. Daha çok savaş sonrası patlatılmışsa, askeri faaliyetler sonrası özellikle tatbikatlarda kullanılmışsa ya da endüstrideki kazalarda vaka analiziyle bilgiler alabiliyoruz. Yanmamış haldeki fosfor havada düşerken yanmaya devam ediyor ama bu şekilde toprağa ve suya bulaştığı zaman suyun içerisinde yanması duruyor. Fakat halen beyaz fosfor olarak reaktif bir şekilde kalıyor. Eğer yağmur suları ile toprağın derinliklerine inerse saatler, aylar, hatta onlarca yıl orada saklı kalabilir. Sularla birlikte su havzalarına taşınabilir, yine havaya ve toprağa karışabilir. Dolayısıyla çevreye olan etkisinden oldukça uzun vadede bahsedebiliyoruz."

Amerika Birleşik Devletleri'nin 1980'li yıllarda Alaska'da yaptığı askeri faaliyetler sırasında bölgedeki su kuşlarının ölmeye başladığını, bu ölümlerin, askeri faaliyetlerin sonlandırılması sonrasında 15 yıl boyunca da devam ettiğini hatırlatan Kahveci, beyaz fosfor kullanımının en çarpıcı örneklerinden birinin bu olay olduğunu vurguladı.

"Su canlılarına ulaşıp zehirleyici etkilere neden olabilir"

Beyaz fosforun sudaki oksijen azlığı nedeniyle sulak noktalarda daha yavaş yandığını fakat bu esnada daha toksik bileşikler oluşturarak su canlılarına ulaşıp zehirleyici etkilere neden olabileceğini bildiren Kahveci, "Aynı zamanda fosfor pentoksit dediğimiz bir malzemeye dönüşüyor. Yine bu da suyla birlikte şiddetli reaksiyon veriyor ve canlılarda tahribata sebep oluyor. Yanmanın tamamlanmasıyla oluşan fosfat bizim deterjanlarda kullandığımız en zararsız hali. Fakat bu bile toprakta veya suda yüksek miktarda bulunursa alglerin ve yosunların aşırı miktarda artması dediğimiz ötrofikasyona sebep oluyor." diye konuştu.

Beyaz fosforun kısa vadede temas ettiği bitkileri öldüreceğine, uzun vadede ise tarımda gübre etkisi meydana getirerek aşırı miktarda gübreleme sonucu çok miktarda bitki, yosun ve alg çoğalmasına sebep olacağına dikkati çeken Kahveci, özellikle deniz kenarlarındaki bitkilerin artmasıyla sudaki yaşamın olumsuz etkilenebileceğini bildirdi.

Beyaz fosfor yüklü mühimmatın ilk patladığı anda acı verici ölümlere sebep olduğunu ifade eden Kahveci, uzun vadede ise toprak ve suya karışmasıyla insan vücuduna deri, göz, ağız ve solunum yoluyla girerek öncelikle akciğer ve bronş tahribatı, nefes darlığı, bulantı, kusma, ishal, deride kızarma gibi reaksiyonlara ve ardından metabolizmaya karışıp kalp, karaciğer ve böbrek yetmezliğine neden olduğunun altını çizdi.

Kahveci, beyaz fosfora maruz kalan kişiye yapılacak ilk müdahaleye ilişkin şunları söyledi:

"Ağrılar çok acı verici oluyor. Bireyi o bölgeden uzaklaştırmak gerekiyor. Daha sonra üzerindeki giysilerde yanma devam diyorsa onları çıkarmak, sonrasında baş bölgesinden ayaklara doğru soğuk hatta buzlu su ile bireyi baştan aşağı sabun ve fırça ile temizlemek gerekiyor. Halen fosfor kalıntıları varsa ıslak bir battaniye ile üzerini sarıp oksijenle temasını kesmek gerekiyor, ta ki ciddi bir yardım alıncaya kadar. Göze geldiği düşünülüyorsa soğuk tazyikli su ile yıkamak lazım. Yutulduysa, kişinin kesinlikle kusturulmaması gerekiyor. Bazik denilen alkali içecekler verilebilir. Nabzı, tansiyonu, hayati göstergeleri takip edilir ama bunlar tabii ilk yardım."

"Tıbbı müdahale yeterli gelmiyor"

Kahveci, fosfor zehirlenmesine karşı herhangi bir antidot bulunmadığı, maruz kalan kişinin, tıbbi yardım alsa dahi ikinci ve üçüncü aşamaya ilerleyerek önce iç kanama, ardından ciğerlerin ve son olarak da kalbin iflas etmesiyle 4 ila 8 gün içinde hayatını kaybettiğini belirtti.

Beyaz fosforun çevreye verdiği tahribatı azaltmak için dekontaminasyon işlemi yapılması gerektiğini fakat bu durumun hem zor hem de maliyetli olduğunu anlatan Kahveci sözlerini şöyle tamamladı:

"Belki iş araçları ile toprağı havalandırma işlemi yapılabilir veya asidik topraklar varsa oraya alkali, kostik ya da kireçli toprak takviyesi yapılabilir. Fosforun yanma sürecini hızlandırmak için bazen ozon basılabiliyor. Suda veya yüzey toprağında ise infrared lambalar var, ısınmak için kullanılan, bunlarla ısıtmalar yapılıp fosforun yüzeye çıkıp yanması sağlanabilir. Bunlar yapılmıyorsa insanların ve hayvanların oraya ulaşmaması için fiziksel bariyerler oluşturulabilir. Bunların uygulanması çok zor ve maliyetli işler. Burada en önemli şey bu tür mühimmatın kullanılmaması ve uluslararası kamuoyunda buna karşı yönde baskı oluşturulması."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.