Gafil ve Cimri İnsanın Son Nefesteki Pişmanlığı
Gafil ve cimri insanın son nefesteki pişmanlığı nasıl olacak? Neler söyleyecek? Münâfikûn suresi 10 ve 11. ayetler bildiriyor...
Ömür servetini hebâ eden gafil ve cimri insanın son nefesteki pişmanlığı âyet-i kerîmede şöyle beyan buyurulur:
“Herhangi birinize ölüm gelip de;
«–Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip sâlihlerden olsam!» demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infâk edin! (Âhirete hazırlık yapın!)” (el-Münâfikûn, 10)
Bu pişmanlık içindeki temennî ve yalvarışlara verilecek cevap ise müteâkip âyette şöyle ifade buyurulur:
“Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi (ölümünü) ertelemez. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (el-Münâfikûn, 11)
Ömür ve onu teşkil eden vakitler öyle bir nimettir ki, insanların pek çoğu onda aldanmıştır. Sâlih insanlar bile, ömür nimetinden yeterince istifâde edemediklerine mahşer yerinde pişman olacaklardır.
Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir gün ashâbına şöyle buyurdular:
“–Ölüp de pişmanlık duymayacak hiçbir kimse yoktur.”
Sahâbe-i kiram;
“–Onun pişmanlığı nedir yâ Rasûlâllah?” diye sordular.
Efendimiz şöyle cevap verdi:
“–Sâlih bir kişi ise, bu hâlini daha fazla artırmamış olduğuna pişman olacaktır.
Kötülük eden bir kişi ise, o kötülükten vazgeçmemiş olduğuna pişman olacaktır.” (Tirmizî, Zühd, 59)
Kul nasıl pişman olmasın ki;
Mahşer günü, kulun en çok muhtaç olduğu kıymet, sâlih ameller olacaktır. Kul haklarının fidyesi, sâlih ameller olacaktır. Mîzânın hasenat kefesini ağır bastıracak yegâne şey, sâlih ameller olacaktır. Bütün bu sâlih ameller, ancak dünya hayatında işlenebilir.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, zamanın kıymetini ne güzel ifade eder:
“Bir kişi doğduğu günden ihtiyarlayıp vefât ettiği güne kadar Allah rızâsını kazanma uğruna yüzüstü yerlerde sürünse (yani her türlü meşakkate katlanarak ibâdet, tâat ve hizmetlere koştursa), kıyâmet günü bu yaptığını çok yetersiz görür (daha fazla yapmış olmayı ister).” (Ahmed, IV, 185; Beyhakî, Şuab, I, 479; Heysemî, I, 51; X, 225, 358)
Vakti dolu dolu değerlendirmek için, âyet-i kerîmedeki tâlimat üzere, bir hayırlı meşgaleyi bitirince derhâl bir başka güzel faaliyete girişmek gerekir. Buna teşvik için Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ashâbına sık sık;
“Bugün Allah için bir yetim başı okşadınız mı?
- Bir hasta ziyaretine gittiniz mi?
- Bir cenâze teşyîinde bulundunuz mu?” diye sorardı. (Bkz. Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 12)
Bu nebevî îkazlar vesilesiyle, sahâbe-i kiram; ömrü ve vakti değerlendirmek husûsunda muazzam bir iştiyak göstermiştir.
Hasan-ı Basrî Hazretleri şöyle der:
“Öyle insanlar gördüm ki, sizin dirhem ve dinarlara karşı olan hırsınızdan daha ziyade vakitlerini değerlendirmeye istekli ve arzulu idiler.”
Hazret yine buyurur:
“Ey Âdemoğlu! Sen günlerden, yani zamandan ibaretsin. Bir gün geçince senin bir parçan da gitmiş demektir.” (Ebû Gudde, Zamanın Kıymeti, İstanbul 2006, s. 26-27)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2023 Ay: Temmuz, Sayı: 221
YORUMLAR