Galat Ne Demektir?

Galat nedir? Kısaca anlamı nedir?

Sözlükte "yanılmak, yanılgı, yanlışlık" gibi anlamlara gelen galat, bir fıkıh terimi olarak kasıt unsuru olmaksızın, maksatla irade arasında ortaya çıkan uyuşmazlığı ifade etmektedir. Başka bir deyişle, akit yapılırken akdin unsur, şart ve hükümlerindeki hata şeklinde tanımlanabilir. Bu hatanın esaslı olması, yani akit yapan bilmiş olsaydı, akdi yapmayacağı derecede olması gerekir.

Fıkıh kaynaklarında orta bir yol tercih edilerek, hukukî ilişkilerde güven ve istikrarı muhafaza etmek için, şeklî ve objektif ölçüler esas alınıp gerçek iradeye ve galata itibar edilmemiş; aralarında bir çatışma bulunması halinde dış irade iç iradeye tercih edilmiştir. Bununla birlikte, gerçek iradeye itibar edildiğinde istikrarın zarar görmeyeceği durumlarda gerçek irade dikkate alınmıştır. Buna karşılık, akdi yapan kimsenin, akit esnasında gerçek iradesini açıklayan beyanda bulunması veya bu iradenin herhangi bir yolla anlaşılabildiği durumlarda, galata itibar edilmiştir.

Galatın varlığından söz edilebilmesi için, hukukî işlemin iki taraflı olması ve galatın akdin yapıldığı esnada mevcut bulunan akit konusu üzerinde gerçekleşmiş olması lazımdır. Ayrıca galata itibar edilebilmesi için, açık ve bilinebilir derecede olması gerekir. Bu da ya akdi yapan kişinin akdi inşası sırasında gerçek iradesine açıklık getirmesiyle olur, ya da akit esnasındaki objektif karineler bunu gösterir. Mesela bir tabağı alırken, bu gümüş tabağı şu kadara alıyorum demesi veya bir antikacıdan antika zannederek bir eşyayı alması durumunda aldığı eşyalar gümüş veya antika değilse, bu galata itibar edilir.

Galat akdin konusunda, tarafların kimliğinde veya temel bazı özelliklerinde, kıymette ya da hükümde olabilir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.