Ganimet Değerinde Nasihatler

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri’nden ganimet değerinde nasihatler.

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri şu kısacık dünya hayatını büyük bir fırsat olarak telâkkî eder ve talebelerine onu en güzel şekilde değerlendirmelerini tavsiye ederdi. Bir mektubunda şöyle buyurur:

“Kıymetli evlâdım! Fırsat ganimettir. Ömrün bir ânını bile faydasız işlerle geçirmemek îcâb eder. Bilâkis bütün hayatı Hak Teâlâ’nın rızâsı istikâmetinde kullanmak lâzımdır. Beş vakit namazı cem‘iyyet ve cemaat hâlinde, tâdil-i erkâna riâyetle edâ etmek gerekir. Teheccüd namazını ihmâl etmemek ve seher vakitlerinde istiğfar fırsatını yok yere kaçırmamak îcâb eder. Tavşan uykusuna aldanmamalı, kendimizi anlık hazlara kaptırmamalıyız. Ölümü sıkça tefekkür edip âhiret endişe ve korkularını dâimâ gözümüzün önünde tutmalıyız.

Velhâsıl dünyadan yüz çevirmeli ve âhirete yönelmeliyiz. Dünya ile alâkamız zaruret miktârı olmalı, kalan vakitlerin hepsini âhiret işlerine ayırmalıyız. Netice olarak şunu diyebiliriz ki; kalbimizi Allâh’ın dışındakilere esir olmaktan kurtarmalı, zâhirimizi de şer’î hükümlere göre tezyîn etmeliyiz. Asıl iş budur, gerisi boştur.” (İmâm-ı Rabbânî, a.g.e, II, 552, no: 31.)

EN GÜZEL AMEL İŞLEME ZAMANI GENÇLİK DEVRİDİR

Diğer mektuplarında da şöyle buyurur:

«Tamamı elde edilemeyen bir şey, bütünüyle terk edilmez.» kâidesi gereğince birkaç günlük hayatımızı, gücümüz nisbetinde Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e tâbî olarak geçirmeliyiz. Âhiret azâbından kurtulmak ve ebedî nîmetlere kavuşmak, bu tâbî olma saâdetine bağlıdır.” (İmâm-ı Rabbânî, a.g.e, I, 298, no: 70.)

"En güzel amel işleme zamanı, şüphesiz ki gençlik devridir. Akıllı kişi, hayatının bu dönemini zâyî etmeyip fırsatı değerlendirir."

"Çünkü insanın ihtiyarlık çağına ulaşacağı kesin değildir. Ulaşsa bile acziyetin ve ihtiyarlığın pençesine düştüğünde, amel-i sâlihleri lâyıkıyla yerine getirmesi çok zordur. Ama gençlikte cem’iyyet hâli (kalbi Allâh’a verebilmek) daha kolay elde edilir… Zaman, fırsatları değerlendirme zamanıdır, güç ve iktidar devridir. O hâlde bugünün işini yarına bırakmanın ve «sonra yaparım» düşüncesine kapılmanın ne mâzereti olabilir ki? Hangi özür bu ihmâli meşrûlaştırabilir?" (İmâm-ı Rabbânî, a.g.e, I, 307, no: 73.)

“Aziz kardeş! Zaman, çalışma zamanıdır, konuşma zamanı değil. Zâhir ve bâtın ile gönlü Cenâb-ı Hakk’a bağlamak gerekir. Allâh’ın izni olmadan O’ndan başkasına bakmamak lâzımdır. Asıl iş budur, gerisi boştur.” (İmâm-ı Rabbânî, Mükâşefât-ı Gaybiyye, 20. kısım.)

“Aziz dostum! Amellerle meşgul olacağımız vakitler geçiyor. Her an ömrümüzün bir parçası eksiliyor ve Allah tarafından tâyin edilen ecelimiz yaklaşıyor. Eğer bugün uyanamazsak yarın için elimize geçecek tek şey, hasret ve pişmanlık olabilir. Bu sayılı günlerde yüce şerîate uygun amel-i sâlihler işlemeye îtinâ gösterelim ki kurtulmaya ümidimiz olsun. Vakit amel vaktidir, istirahat vakti değildir. Zira istirahat, amelin meyvesidir. Amel henüz önümüzdedir. Amel işleme vaktinde istirahate çekilmek, ekini zâyî etmek ve onu kurutmaktır.” (İmâm-ı Rabbânî, Mektûbât, III, 91, no: 89.)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KUR'AN'DAN HİKMET YÜKLÜ ÖĞÜTLER

Kur'an'dan Hikmet Yüklü Öğütler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.