Garabet Ne Demek?
Garâbet: Tuhaflık, yadırganacak hâl, gariplik anlamlarına gelmektedir.
GARABET KELİMESİNE ÖRNEKLER
İstişârenin neticesi mutlakâ tatbik edilmelidir. Samimiyetsiz ve âdet yerini bulsun diye baş sallayarak yapılan istişâreler, fayda yerine zarar getirir. İstişâre, o işe ehil kimselerle yapılmalı, ayrıca herkes çekinmeden fikrini açıkça söylemelidir ki hakîkat ve rahmet tahakkuk etsin. Ancak istişâre edilecek şahıs, danışılacak mevzûda ehil bir kimse olmazsa, bu durumda netice, isâbetsiz ve yanlışlarla dolu olur. Dolayısıyla, tıbbî bir meselenin bir hukukçuya danışılarak halledilmeye çalışılmasındaki garâbet cinsinden, vebâli mûcip hatâlara meydan verilmemelidir.
*****
Mevlânâ Hazretleri, insanların kendilerindeki kusur ve eksikleri görmeyip başkaları hakkında ileri-geri konuşmasının garâbetini ne güzel hikâye eder:
“Dört Hintli müslüman bir mescide girdiler, ibâdet etmek için rukûa vardılar, secde ettiler. Her biri niyet etti, tekbir getirdi. Kendi noksanlarının, hatâlarının idrâki içinde, hulûs-i kalb ile candan yakararak namaza başladılar. Bu sırada mescidin müezzini geldi.
Namaz kılan Hintlilerden biri, kendisinin namazda olduğunu unutarak;
“–Ey müezzin! Ezanı okudun mu? Yoksa daha vakit var mı?” dedi.
Öbür Hintli de namaz içinde olduğu hâlde:
“–Sus be kardeşim; söz söyledin, namazın bozuldu!” diye söylendi.
Üçüncü Hintli, ikincisine:
“–Amca! Ona ne kusur buluyorsun? Sen de söz söyledin; sen kendine bak; öğüdü kendine ver!” dedi.
Dördüncüsü:
“–Allâh’a hamdolsun ki, üçünüz gibi ben kuyuya düşmedim, yâni ben konuşarak namazımı bozmadım.” dedi.