Gaşiye Suresi Dinle - Hafız Osman Önal Tilaveti

Gaşiye suresinin anlamı, tefsiri ve Hafız Osman Önal'dan Kuran ziyafeti.

Ğâşiye sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 26 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “dehşeti her şeyi saran, her tarafı kuşatan kıyâmet” mânasına gelen اَلْغَاشِيَةُ (ğâşiye) kelimesinden alır. هَلْ اَتٰيكَ (Hel etâke) adıyla da anılır. Mushaf tertîbine göre 88, iniş sırasına göre 68. sûredir.

ĞAŞİYE SURESİNİN MEALİ

Ğâşiye sûresi, 26 âyettir.

  1. Dehşetli felâketleri her şeyi sarıp kaplayacak olan kıyâmetin haberi sana geldi, değil mi?           
  2. Yüzler vardır o gün korku ve zillet içinde eğilmiştir.         
  3. Sadece dünya için çalışmış; o gün eli boş kalmış olmaktan ötürü yorgun ve bitkin düşmüştür.   
  4. Onlar, yanıp kavrulmak üzere kızgın bir ateşe girecekler.              
  5. Kendilerine son derece sıcak bir su kaynağından içirilecek.          
  6. Yiyecekleri, yalnız zehirli ve kuru dikenli bir bitkiden ibaret olacak.          
  7. O da ne besleyecek, ne de açlığı giderecek!        
  8. Yüzler de vardır o gün nimetler içinde mutludur.             
  9. Dünyada yaptıklarının sonucundan gâyet memnundur.
  10. Pek üstün ve yüksek bir cennettedir.     
  11. Orada boş bir söz işitmezler.      
  12. Orada akan berrak pınarlar vardır.          
  13. Pek yükseklere kurulmuş tahtlar,            
  14. Servise hazırlanmış dolu kadehler,          
  15. Sıra sıra dizilmiş yastıklar,
  16. Döşenmiş değerli halılar vardır.                
  17. Deveye bakmazlar mı, nasıl yaratılmış?
  18. Göğe bakmazlar mı, nasıl yükseltilmiş?
  19. Dağlara bakmazlar mı, nasıl çakılıp dikilmiş?       
  20. Yeryüzüne bakmazlar mı, nasıl serilip döşenmiş?             
  21. İnsanlara öğüt ver; çünkü sen ancak bir öğüt vericisin!  
  22. Onların başına dikilip inanmaları için baskı yapan bir zorba değilsin!       
  23. Ama kim gerçeğe sırt çevirir ve inkâr ederse,     
  24. Allah onu en büyük azapla cezalandırır.
  25. Şüphesiz onların dönüşü bizedir.             
  26. Onların hesaplarını görmek de elbette bize aittir.

Kaynak: kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

KURAN OKUYANLARIN MÜKAFATI

Kuran Okuyanların Mükafatı

KURAN OKUMANIN KALBE FAYDASI

Kuran Okumanın Kalbe Faydası

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.