Gazete, Dergi veya Televizyon Ekranındaki Kadınların Mahrem Görüntülerine Bakmak Caiz midir?

Gazete, dergi veya televizyondaki yabancı kadınların resmine ve görüntülerine bakmak kendisine bizzat bakmak hükmünde midir?

Yazılı ve görüntülü basın yayın organları topluma kültür hizmeti vermede en etkili araçlardır. Bunlar olumlu yolda kullanılırsa topluma büyük hizmet verirler. Ancak toplumun ahlâkını ve mânevi değerlerini küçültücü ve aşağılayıcı yönde yayın yapar ve müstehcen resim ve yayınlara yönelirse, bu kez de toplumun bozulmasına yol açabilirler. Özellikle kötü niyetle bu organları eline geçiren güçlerin bunu bilinçli ve sistemli olarak yürütmeleri daha da zararlı olur.

Ancak bununla birlikte gazete ve dergilerdeki müstehcen resimler ve televizyondaki açık görüntüler gerçek değil resim ve hayalden ibaret olduğu için onlara bakmak gerçek kadının vücuduna bakmak gibi haram sayılmaz.

Ancak bu bakışı ikiye ayırmak gerekir. Eğer fitneye yol açıyor ve bakanın ruh halini etkileyerek harama karşı bir meyil ve istek doğuruyorsa böyle bir resim veya görüntüye bakmak caiz olmaz. Özellikle sahneye konulan filimlerde zina ve haram ilişkiler özendirilir ve bunları seyreden mü’min haramlığını küçümseyerek bu harama istek duyar hale gelirse mü’minin bu ruh dağınıklığı kendisi için önemli bir manevî kayıp olur. Bu duruma göre mü’min kendisini harama istekli duruma getirebilecek müstehcen yayınlardan uzak durmalıdır.

İbn Hacer el-Heysemî bu konuda şöyle demiştir: «Aynada veya suda görünen kadın görüntüsüne bakmak haram sayılmaz. Ancak bakanın fitneye düşmesine yol açtığı takdirde haram olur.»[1]

İslâm’da iyiliğe çağırma ne kadar övüldüyse kötülüğe yol açma da o kadar yerilmiştir. Çünkü bir topluma basın ve yayın yoluyla verilen zararın sorumluluğu, yayılmanın büyüklüğü ile orantılıdır. Bu konu ile ilgili olarak Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: «Kim bir hayra çağırırsa, onun için, bu hayrı işleyenin ecri kadar ecir vardır.»[2] «Kim de kötü bir çığır açarsa, kendisine hem bu davranışın, hem de kıyamete kadar onu örnek alan kimselerin günahı yüklenir.»[3]

Dipnotlar:

[1]. İbn Hacer Heysemî, Tuhfetü’l-Muhtâc’tan naklen Gönenç, age, II, 160. [2]. Müslim, İmâre, 133; Ebû Dâvûd, Edeb, 115; Tirmizî, İlm, 14. [3]. bk. Müslim, İlim, 15, Zekât, 69; İbn Mâce, Mukaddime, 14; Dârimî, Mukaddime, 44;.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

TELEVİZYON VE İNTERNETTEKİ İSLAM DIŞI PROGRAMLARI SEYRETMEK CAİZ MİDİR?

Televizyon ve İnternetteki İslam Dışı Programları Seyretmek Caiz midir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.