Gazi Süleyman Paşa Kimdir?
Şehzade Gazi Süleyman Paşa kimdir? Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda, yiğitliği, cömertliği ve gaza yollarında gösterdiği başarıları ile nam salmış, Rumeli fatihi, mücahid Osmanlı şehzadesi Gazi Süleyman Paşa’nın hayatı ve ibretlik vasiyeti.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda, yiğitliği, cömertliği ve gaza yollarında gösterdiği başarıları ile ün almış, Rumeli fatihi, mücahid Osmanlı şehzadesi. 1316 senesinde Bursa’da doğdu. Orhan Gâzi’nin büyük oğludur. Annesi ise Yarhisar tekfurunun kızı Nilüfer Hâtûn idi.
Süleyman Paşa iyi bir tahsil ve terbiye gördü. İznik ve İzmit’in fetihlerine katılarak, askerî tecrübelerini artırdı. Olgunluk yaşına bastığında, yiğitliğini takdir eden pederi Orhan Gazi, onu Kocaeli’ne vali yaptı. Bütün ömrü müddetince büyük hizmetler görmek suretiyle tertemiz bir hayat sürdü. Süleyman Paşa hayatının en faal devresinde Bolayır ile Şeydikavağı arasında avlanır iken atının sürçmesi sonucu düşerek vefat etti. Ölümünde 43 yaşında bulunan şehzadenin cenazesi Bolayır’a getirilip kendi yaptırdığı imaretin bahçesine defnedildi.
AKILLI KİŞİLER ÖVÜNMEKTEN AR EDERLER
Süleyman Paşa’nın Rumelide giriştiği fütuhat küffâr diyarında görülmedik bir tesir bıraktı. Macar, Bulgar, Eflâk ve Sırp kralları bu bahadırın ortaya çıkması ile korkuya düşerek yeni yeni ordular toplamaya başlamışlardı. Bunlar Bizans İmparatoruna gönderdikleri haberde: “Şimdiye dek Rum ülkesi, düşmanın saldırılarından korunabilmekte iken İslâm ordularının baskısı iyice gelişmiş ve kal’a ile hisarları ele geçirmede, kiliseleri, putları yıkmada gayretleri, günden güne artmış, güçlerimizin yok olmasına, onların devletlerinin yücelmesine yol açılmış olur. Henüz ayakları yere iyice basmadan, bu diyarda dayanakları sağlamlaşmadan ve atalarımızdan kalan devletlerin bayraklarını, kılıçları paralamadan ayaklarını ülkemizden kesmek için gayret sarfetmek başlıca meselemizdir” demişlerdir.
GAZİ SÜLEYMAN PAŞA’NIN İBRETLİK VASİYETİ
Şanlı şehzade, düşmanın saldırı haberlerini alınca, emrinde din yolunda savaşanlara, din kardaşlığında bulunanlara şu güzel sözlerde ve vasiyetlerde bulundu. “Şu gördüğümüz olağanüstü işler, yaptığımız akıl almaz girişimler, şimdiye kadar zaferleri rehber edinen ordumuzun yeni ülkeler açmasına sebep olmuştur. Bu fetihler, gerçekte Allah Teâlâ’nın yardımı ve Cenâb-ı Peygamber’in mucizelerinden başka bir şey değildir. Yoksa bu kısa zamanda bu kadar az bir askerle böyle bir destek ve yardım olmasa, bu kadar çok iş görmek kolay bir şey değildir. Meydana gelen fetihler, İ’la-yı kelimetullah için gerçekleşmiştir.
Sağlam inançlara sahip kişiler, cihad yolunda gayret edip, baş koymak yolunu seçmek zorundadırlar. Hele şimdi sonu kötü olan düşmanın toptan harekete geçmesi, asker toplaması bunu gerektirir. İslâm ehline lâyık olan budur ki “Az olan bir topluluk, Allah’ın izniyle çok kalabalık bir birliği mağlubiyete uğratmıştır.” buyruğuna inanarak din yolunda savaşırken, kulların Rabbi olan Allah’ın yardımına güvenerek, kötü küffar ile cenge çıkmalı. Sapık, inatçı düşman üzerine atılmalı. Yılmadan, ürkmeden direnmelidir. Hayat, herkese giydirilen emanet bir elbisedir. Bununla akıllı kişiler övünmekten ar eder.
HERKESİN NEFESİ SAYILIDIR
Bize gerek olan, güzel hatıralar bırakmaktır. Herkesin nefesleri sayılı, sonu da bilinmektedir. Yaşamaktan sonra ölüm gerçek iken cihanı yaradan da “Hayat ve ölümü yarattı” buyurmakla buna işarette bulunmuştur. Böylece herkesin, ölümü her an hazır ve ruhları derleyen meleğin de ensesinde beklediğini bilmesi gerekir. Eğer vaad edilen ölüm günü gelip çatar ve devletli yıldızım yokluk akşamında kaybolur, talihin amansız kılıcı ömür bağını keserse sakın, din düşmanlarından yüz döndürmeyesiniz. Ve kötü kâfirlerin önünden kaçmayasınızl…
İslâm’ın, sancakları, din yolunda savaşanların gayreti ile durmuş ve İslâm ülkeleri bir düzene konmuş iken, Allah’ın desteğinden ümit kesmek, apaçık akılsızlık olur. Başbuğunuzun yokluğu yenilgiyi gerektirmez. Gerçek serdârımız, iyilerin efendisi, hayra koşanların başbuğu olan hazrettir. Keremli padişahların görünmesine sebep ve Yüce Allah’ın salâtı, selâmı üzerine olsun Hazret-i Muhammed’in (s.a.v.) dinini kuvvetlendiren odur.
MÜSLÜMANLIĞIN GEREĞİ ALLAH’A GÜVENMEKTİR
Şimdi benim vasiyetim ve sizlere söyleyeceğim son tavsiyeler bunlardır ki sonu kötü olan bu kalabalık, toptan hazırlandığına göre onlarla savaşın. Allah’ın emri olduğunu kesinlikle biliniz. Safları boşaltıp kaçmanın, en büyük günâhlardan ve utançlardan olduğuna inanınız ve küffar ordusunu azim ve metanet göstererek yeniniz. Sapkınlarla harp ederken korkaklık etmek en büyük vebal ve kusurdur.
Müslümanlığın gereği, Allah’ın desteğine güvenerek kılıç kullanmaktır. Rabbimizin desteği yar olunca, karşımıza çıkan, düşmanın sonu felâket olur. Harp saflarını düzenlemek, önümüze çıkan belâları göğüslemek, benim varlığıma bağlı değildir. Allah Teâlâ’nın nusretine, yardımına sığınarak Resûl-i Ekrem Efendimizin ruhaniyetine teveccüh ederek, düşmanlarımıza karşı, direnmede, sabr ve tahammül edesiniz.”
İşte yirmi üç yıl boyunca kâfirlerle cihad eden ve Rumeli’ni Türklere ikinci vatan yapan şanlı şehzade Süleyman Paşa, her seferinden önce böyle güzel sözlerle, yanındaki gazilerin gönüllerini alır ve onları şecaate getirirdi.