Gazneli Mahmut Kimdir?

Gazneli Mahmut kimdir? Gazneli Mahmut hangi devletin hükümdarıdır? Hindistan fâtihi Gazneli Sultan Mahmut’un kısaca hayatı ve yaptıkları.

Gazneli Sultan Mahmut 2 Kasım 971’de Buhara’da doğdu. Gazneli Hükümdarı Sebük Tegin’in oğludur. Annesi Doğu Afganistan’daki Zâbülistan bölgesinden asil bir ailenin kızı idi. Bundan dolayı kendisine Mahmûd-ı Zâbülî de denilir. Gazneli Mahmut’un çocukluğu hakkında fazla bilgi yoktur. Geleneğe uygun olarak küçük yaştan itibaren gerekli dinî tahsili yaptı ve Kur’an’ı ezberledi. Ayrıca siyasî eğitimi de ihmal edilmedi ve iyi bir devlet adamı olarak yetiştirildi.

Gazne Devleti’nin en büyük hükümdarı, Hindistan’ın fâtihi ve büyük İslâm âlimi Gazneli Mahmut’un İslam’a olan hizmetleri oldu.

GAZNELİ MAHMUT’UN HİNDİSTAN SEFERLERİ

Gazneli Sultan Mahmut asıl şöhretini Hindistan seferleri ile kazandı. 1001 ile 1027 seneleri arasında Hindistan’a onyedi büyük sefer düzenledi. Bu seferlerde Lahor, Kauç, Delhi gibi bir çok büyük Hindistan şehirlerini alıp bölgeyi Dekken’in ortalarına kadar fethetti. Buralarda İslâm dinini yayıp, Hindûların birçok meşhur puthanelerini cami haline getirdi. Hindûların putlarını süsleyen mücevherat ve hazineyi Haremeyn-i Şerifeyn’e (Mekke, Medine) hediye etti. Hind Brehmenlerinin kadınları, kocalarının cenazesi ile birlikte, diri diri yakmaları, ölülerini nehre atmaları gibi insanlığa yakışmayan şeyleri yasak etti.

GAZNELİ MAHMUT’UN KUMANDANLIĞI VE DEVLET ADAMLIĞI

Gazneli Mahmut Han, Allahü Teâlâ’dan korkan, zeki, uzak görüşlü adaletli bir hükümdardı. Son derece cesur, kahraman ve ihtiyatlı idi. Devletin, menfaatinin gerektirdiği her çareye başvuran bir hükümdardı. Hadiseleri isabetli değerlendirmekte çok mâhirdi. Yaptığı Hindistan seferleri neticesinde, Gazne Devleti’nin sınırları genişleyip, çok zenginleşti. Gazne şehrini parklar, bahçeler, zafer abideleri, camiler ve mimârî eserleriyle süsledi. Devrinde Belh, Nişabur ve benzeri büyük şehirler mamur hale geldi.

Sultan Mahmut, kalabalık orduları sevk ve idarede muktedir üstün bir kumandanlık kabiliyetine sahipti. Her türlü iklim şartlarına göre savaş usûlü tatbik etmek, malzeme temini ve askerî birlikler yetiştirmekte fevkalade bir dehası vardı. Hindlilere karşı iyi talimli okçu tümenleri kullanmış, Maveraünnehr, Harezm ve Büveyhilere karşı seferlerinde, bu ülke ordularının savaşmaya cesaret edemedikleri, filleri ileri sürmüştü.

GAZNELİ MAHMUT’UN İSLAM’A HİZMETLERİ

Ehl-i sünnet âlimlerinin yetiştirilmesine büyük gayret sarf eden, Gazneli Mahmut Han, Rafızî ve bid’at ehline karşı sert, hak mezheb ehline karşı da çok yumuşak idi. İslâmiyet’i yaymak gayesiyle iki cebhede faaliyetlerde bulundu.

1. Hindistan’daki putperest Berehmenlere karşı

2. Fatımî Devleti’ne karşı

Çünkü o sıralarda yoğun propaganda ile İslâm memleketlerinde yayılan yıkıcı Rafızî - Bâtınî hareketlerine karşı mücadele etti. Brehmenleri her yerde mağlub etti. Dine ve medeniyete çok büyük hizmetleri oldu.

GAZNELİ MAHMUT’UN VEFATI VE ESERLERİ

Bütün büyük hizmetleri başaran Sultan Mahmut, otuz üç sene adalet ve muvaffakiyetle hükmettikten sonra yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak 1030 tarihinde elli dokuz yaşlarında iken temiz ruhu Allahü Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin emri ile alâ-yilliyyîne tayeran etti.

Türk İslâm dünyasının müstesnâ devlet adamlarından biri olan, Kahraman Sultan Mahmut vefat ettiği zaman devlet batıda Azerbaycan hududundan, doğuda Hindistan’ın yukarı Ganj vadisine, Orta Asya’da Harezm’den Hint Okyanusu sahillerine kadar uzanan geniş bir sahayı içine alıyordu.

EVLİYAULLAHA KARŞI MUHABBET VE TESLİMİYETİ

Gazneli Sultan Mahmut’un evliyaullaha karşı büyük teslimiyet ve sevgisi vardı. Bir savaşta düşman ordusunun çokluğu kendisini biraz düşündürdü. Atından inerek Hasan Harkânî Hazretlerinin kendisine hediye ettiği hırkayı yanına alarak bir köşeye çekildi. Hırkayı eline alıp alnını toprağa sürdü. “Ya Rabbi! Bu hırkanın sahibi yüzü suyu hürmetine şu kâfirlere karşı zafer ihsan eylersen, alacağım ganimetlerin hepsini dervişlere vereceğim” diye dua edip, dilekte bulundu. Savaş sonunda zafere ulaştı.

Kaynak: Sadık Dana, İslam Kahramanları 2, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

GAZNELİ MAHMUT’UN HAYATI

Gazneli Mahmut’un Hayatı

SULTANA YARAŞAN DERS

Sultana Yaraşan Ders

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.