Gazze’de Zafer İnananların Oldu

GÜNDEM

Soykırıma rağmen siyonistler hedeflerine neden ulaşamadı? Hamas ve İsrail nasıl anlaştı? Savaş sonrası Hamas’ın geleceği nasıl etkilenecek? İkinci Trump döneminde ABD-İsrail ilişkileri nasıl olacak? Beytullah Demircioğlu yazdı.

2025 dünya siyaseti açısından sürprizlerle dolu bir yıl olacak gibi duruyor. "ABD'nin altın çağı başlıyor" sözleriyle ikinci başkanlık dönemi için koltuğa oturan Donald Trump dünya için ne vaat ediyor peki? İkinci Trump döneminin ne getirip ne götüreceği tam bir muamma.

İnanılması oldukça güç ama Trump söylediği gibi “barış insanı” olarak mı anılacak, yoksa işgal devletinin savaş kabinesinin kopyası denebilecek isimlerden müteşekkil ekibinin etkisinde mi kalacak? Selefi Biden yönetimi gibi yaşanmakta olan ya da yeni savaşların ateşleyicisi, fonlayıcısı, silah tedarikçisi, soykırım ortağı mı olacak? Grönland’a, Panama Kanalı’na ve Kanada’ya amiyane ifadeyle çökme planını kanlı mı kansız mı gerçekleştirecek?

-Suriye’de 51 yıllık Esed rejiminin yıkılmasının ardından Siyonistlerin Gazze’de 471 gündür sürdürdüğü soykırım savaşında sağlanan ateşkes anlaşması bölgedeki yüksek tansiyonu nispeten düşürdü. Sağlanan nispi sükunetin ne kadar uzun soluklu olacağı oldukça şüpheli. Trump’ın “önce Amerika” söylemi işgal devleti söz konusu olduğunda “önce İsrail’in güvenliği” mottosuna dönüşecek mi? Ortadoğu’da tansiyon düşerken Ukrayna-Rusya savaşında da benzer bir gelişme yaşanır mı? Trump etkisi orada da görülecek mi?

Başta bölgemiz olmak üzere ikinci Trump dönemiyle birlikte küresel jeopolitiği nelerin beklediğine ilişkin uluslararası analizler eşliğinde öngörülerimizi paylaşmak istiyoruz. Ama önce geçen ayın en önemli gelişmesi olarak ön plana çıkan Gazze’deki soykırım savaşında sağlanan ateşkes anlaşmasının arka planına ilişkin notlarımızı aktarmak istiyoruz.

471 Günün Korkunç Bilançosu

-İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkına karşı başlattığı soykırım savaşının 471. gününde, İslamî Direniş Hareketi Hamas ile işgal devleti arasında Katar, Mısır ve ABD arabuluculuğunda sağlanan ateşkes anlaşması 19 Ocak 2025’te yürürlüğe girdi.

İşgal devleti, bu savaşı 7 Ekim 2023’te Hamas’ın düzenlediği "Aksa Tufanı" operasyonunu bahane ederek başlattı. O tarihten ateşkes anlaşmasına varılıncaya kadar geçen 471 günün bilançosu inanılmaz ürkütücü. Siyonistler çoğunluğu kadın ve çocuk 47 bin kişiyi katlettiler. 10 binden fazla kişi kayıp. 110 binden fazla kişi yaralı. Alt yapı, üst yapı, okullar, hastaneler, ibadethaneler yani Gazze’de var olan tüm binaların %70’i ya tamamen ya da kısmen yıkıldı. BM raporuna göre Gazze’nin ekonomisi 350 yılda toparlanacak, enkaz ve patlayıcı temizliği 21 yıl sürecek.

Soykırıma Rağmen Siyonistler Hedeflerine Ulaşamadı

-İşgal devletinin Gazze'ye yönelik başlattığı soykırım savaşının birçok hedefi vardı. Netanyahu ve faşist kabinesi en yakın ve ulaşılabilir gördüğü hedefi Hamas hareketi öncülüğündeki Gazze'deki Filistin direnişini kırmaktı. Savaşın resmi hedefi Hamas’ı yok etmek, askeri gücünü bitirmek ve Hamas’ın elindeki esirlerini kurtarmak olarak açıklansa da asıl amaç Filistin halkını Gazze’den zorla çıkarmak ve bölgeyi yaşanmaz hâle getirmekti.

15 ayın ardından İsrail, savaş öncesi belirlediği amaçlarına ulaşmada önemli oranda başarısız oldu. Bu gerçeği kendileri de kabul ediyor. Ne Hamas’ı ortadan kaldırabildiler ne de Gazze’nin cefakâr, fedakâr halkının sebatını kırabildiler. Gazze’yi Filistinlilerden temizleyemediler. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken "Hamas’ın, kaybettiği asker sayısı kadar yeni üyeyi saflarına kattığını değerlendiriyoruz." derken İsrail medyasında da Hamas’ın yenilmediğine ilişkin görüşler paylaşıldı.

Mesela The Times of İsrael’den David Rees “İsrail ilk kez bir savaşı kaybetti” başlıklı analizinde şu tespitlerde bulunuyor,

-İsrail, bu savaşta büyük askeri ve ekonomik kayıplar verdi ama buna rağmen Hamas’ı tamamen yok etme hedefine ulaşamadı.

- Hamas’ın liderleri, savaşçıları öldürülse de yaklaşık 12.000 kişilik bir savaş gücü hâlâ mevcut. Gazze üzerinde Hamas’ın kontrolü devam ediyor. Tünel sistemlerinin %40’ını hâlâ koruyor.

-Hamas, dünya kamuoyunu İsrail'e karşı çevirmeyi başardı.

İsrail Artık Soykırımcı Terör devleti Olarak Anılıyor

-Siyonistler, askeri hedeflerine kavuşamadığı gibi, stratejik olarak da kaybeden taraf oldu. İç politikada yaşanmakta olan krizler aşırı sağ siyasetçilerin tehditleri, hükümet ortaklığının bozulma noktasına gelmesi, İsrail içinde büyük bir karmaşaya yol açmış vaziyette. Ayrıca 7 Ekim saldırısıyla ilgili soruşturmaların açılması ve liderlerin yargılanma ihtimali de bu durumu daha da derinleştirecektir kuşkusuz.

Tüm yaşananların İsrail’in, yenilmez denilen, güçlü ordu imajına büyük darbe vurduğuna dikkat çekiliyor. Soykırım savaşı boyunca sergilediği eşi benzeri görülmemiş vahşet, dünya çapında müşahede edildi. Gazze’de gerçekleştirdiği katliam, yıkım ve insanlık suçları nedeniyle İsrail dünya halkları nezdinde “soykırımcı” “katil” “terör devleti” olarak anılır hale geldi.

Direnişin Siyonistlere Çıkardığı Maliyet

-İsrailli düşünce kuruluşu MİTİVEM’in, 7 Ekim 2023'te başlayan süreci analiz ettiği raporunda İsrail'in hem iç hem de dış politikada stratejik kayıplar yaşadığı vurgulanıyor. Raporda İsrail'in bazı askeri başarılar elde ettiği ancak bunun yüksek bir maliyetle geldiği ve uzun vadede İsrail'e zarar verdiği belirtiliyor.

Raporda yer alan bazı tespitler şöyle:

-İsrail’in, Gazze’de Hamas’ı etkisiz hale getirme hedefi başarısızlıkla sonuçlandı.

- Savaş süreci, İsrail toplumundaki derin kutuplaşmayı artırdı.

-Haredi Yahudilerin zorunlu askerliğe katılımına dair çözümsüzlükler iç politikadaki çatlakları derinleştirdi.

-Süreç İsrail'in bölgesel konumunu zayıflattı. Suriye'deki Esad rejiminin düşmesi, İran ve Hizbullah'ın bölgedeki etkinliğini azalttı. Ancak Suriye "Türkiye destekli İslamcı grupların kontrolüne geçti”

-İsrail'in Suudi Arabistan ile normalleşme ihtimali hâlâ masada. Ancak Suudi Arabistan, Filistin devletinin kurulması gibi daha yüksek bedeller talep ediyor.

Netanyahu’nun Anlaşmayı Kabul Etme Nedenleri

-Gazze'deki ateşkes anlaşması, bir dizi faktörün sonucu olarak ortaya çıktı. En önemlisi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Netanyahu'ya anlaşmayı kabul etmesi için baskı yapması hatta tehdit etmesi gösteriliyor.

İşgal devletinin yayın organlarından Haaretz gazetesi muhabiri bu tehdidi ilginç bir o kadarda ironili ifadelerle anlatıyor: “Donald Trump, Netanyahu’nun elini tutup kolunu arkasından bükmeseydi, sonra biraz daha bükmeseydi, sonra biraz daha bükmeseydi, sonra kafasını masaya itmeseydi, sonra kulağına birazdan tekmeleyeceğini fısıldamasaydı anlaşma olmazdı”

ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump’ın baskısı kadar sahadaki gerçeklik de Netanyahu’yu ateşkese razı etti. İşgal devletinin istihbarat yapıları Mossad ve Şin Bet raporlarında savaşın sürdürülebilir olmadığını ve Hamas’ın tamamen ortadan kaldırılması için siyasi bir plan gerektiğini vurguladılar.

Hamas’ın askeri direnişi ve İsrail’e verilen kayıplar, savaşın devamını zorlaştırdı. 7 Ekim 2023'ten bu yana binlerce İsrail askerinin ruhsal sıkıntılar nedeniyle cephe hattından kaçtığı, intihar eden asker sayısında ciddi bir artış yaşandığı bizzat işgal ordusunun raporlarına yansıdı.

15 aydır sirenler altında sığınaklarda yaşamaktan bıkan, savaş yorgunu İsrail kamuoyunun önemli bir bölümünün tepkileri de kendi siyasi geleceği için savaşı uzatmaya çalışan Netanyahu yönetimini masaya oturtan bir başka neden oldu.

“Yaşanan Bunca Acıya Değdi mi?”

Hem Türkiye içerisinde hem de Arap dünyasında Hamas’ın temsil ettiği ideolojiği ile kavgalı olan kimi çevreler yaşananların faturasını Hamas’a kesmek için “bunca acıya değdi mi?” gibi sorgulamalarda bulundular. Soykırım savaşının Filistin için ağır insani sonuçlar doğurduğu bir gerçek. Ancak, bu savaş 7 Ekim’de başlamadı. Kuşatma altındaki Gazze halkı 75 yıldır zaten her gün öldürülüyordu ama üçer üçer, ama onar onar. Yazar Aydın Ünal güzel özetledi meseleyi; “Gazze’ye on yıllardır verilen yegâne özgürlük, “ölme şeklini tercih” özgürlüğüdür. Hamas, savaşarak, kahramanca ölmeyi tercih etmiştir.

Hamas’ın efsane lideri Yahya Sinvar’ın "Ses çıkarmadan öldürülen iyi huylu bir kurban olmayacağız” dediği gibi Gazze halkı da “öleceksek onurluca ölürüz” diyerek direnişe tam destek verdi. Hamas’ın liderlik ettiği direniş Siyonistlere boyun eğmedi, Dünyanın en güçlü ordusu diye lanse edilen ve dünyanın en güçlü ordularına sahip ülkelerinin Siyonistlere sağladığı askeri, ekonomik siyasi desteğine rağmen işgal devleti Hamas’ı yenemedi. Gazze halkı da topraklarını Siyonistlere terk etmektense hatta tüm Müslümanların izzeti için şehit olmayı yeğlediler. Dolayısıyla bu denli asimetrik güç dengesi göz önüne alındığında evet bu savaşın kazananının Gazze halkı olduğu rahatlıkla söylenebilir. 

Savaş Sonrası Hamas’ın Geleceği

Netanyahu ve faşist kabinesinin ateşkes anlaşmasının ihlal etmek için bahane aradığı sır değil. O bahaneyi bulmak için çok da zorlanmayacaktır. Ancak bu sahadaki durumu değiştirmeyecektir. Hamas, Gazze’nin sökülemeyen sabit bir direği olarak varlığını sürdürecektir. Bu gerçeği bizzat İsrailli uzmanlar söylüyor. Moshe Dayan Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi’ndeki Filistin Araştırmaları Forumu Başkanı Michael Milstein’a göre, “Eğer İsrail çatışmayı yeniden başlatırsa, kendisini hiçbir çıkışı olmayan bir ‘yıpratma savaşının’ içinde bulacaktır."

İkinci Trump Döneminde ABD-İsrail İlişkileri

Donald Trump'ın birinci döneminde yaptıkları ortada. Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden, Golan’ı İsrail’e peşkeş çeken oydu. Trump kabinesinin Dışişleri Bakanı olarak senatodan ilk onayı alan Marco Rubio ikinci Trump döneminin “Amerikan tarihindeki en İsrail destekçisi yönetim olacağını” söylüyor. Trump’ın birinci döneminde yaptıkları yapacaklarının teminatı olsa da ayrıca kabinesinin en az işgal devletinin kabinesi gibi Siyonistlerden oluşsa da Netanyahu yönetimi gibi İsrail medyası da Trump’ın öngörülemez kişiliğinden kaygılı.

Son günlerdeki söylemleri sebebiyle, İsrail sağında Trump'a yönelik hayal kırıklığını dillendiren yazarların çokluğu dikkat çekiyor. Trump'a yönelik daha önceki "kurtarıcı" tanımı, yerini "saygı gösterilmeli, ancak vaatleri ve politikaları sorgulanmalı" söylemine bıraktığı gözlemleniyor.

İsrail Kanal 14'te Netanyahu'ya yakın gazeteci Ariel Segal, Trump’ın ateşkes anlaşması konusundaki baskısı sebebiyle "Trump'ın seçilmesinin bedelini ilk ödeyen biz olduk” diyor. Haaretz yazarı Lior Kordner, “Trump gelir gelmez Hamas'a diz çöktürüleceğini, cehennemi yaşatacağını söylüyordu. Ama olan şu ki üzerimize kıyamet koptu.”

Ateşkes anlaşmasının resmî olarak açıklanmasından bir gün önce, ABD Başkanı Donald Trump, "Gazze’nin bir daha Hamas için güvenli bir sığınak haline gelmemesini sağlamak için İsrail ve müttefiklerimizle yakın iş birliği içinde çalışacağı" sözünü vermişti. Ancak Trump yönetimi, Gazze’nin gelecekteki yönetimi ya da Hamas’ın sahneden çekilmesi durumunda Gazze’yi kimin yöneteceği konusunda henüz net bir plan açıklamadı.

“İsrail’in ABD Nezdindeki Konumu Aşınabilir”

-Birçok değerlendirmede Trump’ın Ortadoğu’daki mevcut konjonktürü “Önce Amerika” gündemi için hayati önemde görmeyebileceğinin altı çiziliyor. Yine İsrail medyasına göre Türkiye’nin Suriye’de ağırlığının artmasının, Trump açısından İsrail’i ikinci plana itmesine yol açabileceğine dikkat çekiliyor.

Harteez gazetesinden Zvi Barel Suriye'de İran karşıtı eksenin şekillenmesi İsrail'in ABD nezdindeki konumunu aşındırabilir diyor. Özellikle Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın, Suriye'deki yeni rejimle ilişkilerini güçlendirmek ve Trump yönetimiyle daha yakın iş birliği kurmak için attıkları adımlara dikkat çekiyor.

İsrail yazar ayrıca, Türkiye’nin Suriye’de ABD’nin SDG/YPG’ye verdiği desteği kesmek ve Amerikan askerlerinin çekilmesini sağlamak için önerilerde bulunduğu,  önümüzdeki sürecin Türkiye’yi Trump yönetiminin Ortadoğu politikasında kilit bir aktör haline getirebileceğini söylüyor. Yazar, Suudi Arabistan’ın da bölgedeki rolünün güçlendiği ve bu durumun İsrail’in ABD ile olan özel ilişkisinin zayıflamasına yol açabileceği uyarısında bulunuyor. İsrailli yazar endişelerinde ne kadar haklı bilinmez ancak şurası bir gerçek ki ikinci Trump döneminin ne getirip ne götüreceği konusunda siyonistler bile önlerini göremiyor. Onlar dahi endişeli bir bekleyiş içinde…

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, Sayı: 468