Gazzelilerin Çadırlardaki Sıkıntıları Kış Soğuğunda Katlanıyor

Filistinli Meryem Subh, "Umarız yağmur yağmaz da çadırlarımız su altında kalmaz." dedi.

İşgalcilerin Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten bu yana sürdürdüğü saldırıyla yerinden edilen Gazzelilerin kış soğuklarıyla ince çadırlardaki trajedisi katlanarak büyüyor.

Kış aylarının başlamasıyla futbol sahasının çadırlarla dolu bir kampa dönüştüğü geçici barınakta, işgalcilerin soykırımına ve etnik temizliğe tanık olan Gazze Şeridi'nde evlerinden zorla yerlerinden edilen binlerce Filistinli aile yaşıyor.

Çamurlu zemine sahip ilkel kampta, çocuklar çaresizce hareket ederek vücutlarını ısıtmaya çalışırken, yaşlılar ise gözleri ufka sabitlenmiş, sanki bir geçmişin anılarıyla dolu ve işgalcilerin saldırılarıyla enkaz altında kalan anılarını kazarak çıkarıyormuşçasına derin bir sessizlik içinde oturuyor.

İşgalcilerin 5 Ekim'de Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki yurtlarını işgal ederek tampon bir bölge haline getirmeye çalıştığı Filistinliler, kanlı bombardımanlar altında yerlerinden edilerek, yiyecek, su ve ilaçtan yoksun bırakıldı.

Bu kara saldırıları sonucunda Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki on binlerce Filistinli, çoğunluğunun çadır ve barınak merkezlerinde ikamet ettiği Gazze kentine taşınmak zorunda kaldı.

İşgalcilerin, yerinden ederken eşyalarını taşımalarına izin vermemesi, Filistinlilerin çadır ve barınma merkezlerindeki yaşamlarını daha da zorlaştırdı ve onları insani yaşam için en temel ihtiyaçlardan mahrum bıraktı.

Korumasız çadırlarda sert kış soğuğu trajediyi artıyor

İşgalcilerin 440 günü aşkın süredir devam ettiği saldırıları sebebiyle yerinden edilen Filistinlilerden Meryem Subh, Gazze kentinde, yağmurdan ve soğuk havadan zar zor koruyan naylon kalıntılarıyla kaplı yıpranmış bir çadırda, küçük torunuyla çok zor şartlarda "yaşam savaşı" veriyor.

Filistinli kadın kucakladığı torununu çadırın içine doğru esen soğuk rüzgardan korumaya ve ısıtmaya çalışırken, ailenin geri kalanı da herhangi bir ısınma imkanı olmadığı için artık kağıt ve naylonla yaktıkları ateşin etrafında toplanıp ısınmaya gayret ediyor.

Rüzgar ve yağmura zar zor dayanabilen branda çadırında kalan Meryem Subh, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaşadıkları sıkıntıları anlatarak, "Umarız yağmur yağmaz da çadırlarımız sular altında kalmaz." dedi.

İşgalcilerin saldırılarıyla yerinden edilen Filistinli kadın, yetim torunlarını kucaklarken barınaksız yaşadığını, onları soğuktan koruyacak hiçbir şeyin olmadığını ve yeterli yatak olmadığını vurgulayarak, "Çadır özellikle küçük çocuklar için uygun bir yaşam alanı değil, çünkü soğuk ve yağmur acılarımızı artırıyor." ifadelerini kullandı.

"İlkel bir çadırda yaşıyoruz"

Yakındaki başka bir çadırda ise Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya kentinde zorla yerinden edilen Mustafa Cemal'in durumu da Filistinli kadın Subh ve ailesinden pek de farklı değil.

Mustafa Cemal, "zor koşullar, acımasız bombalamalar ve hiçbir Filistinlinin layık olmadığı olaylar nedeniyle Beyt Lahiya'dan sürüldüğünü" anlattı.

Zor kış şartlarında yaşama tutunmaya çalışan Cemal, "Asgari yaşam ihtiyaçlarını karşılayamayan ilkel bir çadırda yaşıyoruz." diye konuştu.

Çadırların kendilerini soğuktan ve yağmurdan korumadığını belirten Cemal, çocukların, ısınmak için ateş yakacak odunları olmadığı, yiyecek, su, yatak ve giyecek sıkıntısı yaşadıkları için zorlu yaşam koşulları nedeniyle hastalıklara maruz kaldıklarını kaydetti.

Mustafa Cemal, içinde bulundukları şartların insani olmadığını, yaşadıklarının insanlığa yakışmadığını dile getirdi.

Filistinli Cemal, Arap ve İslam dünyasına, Gazze'deki Filistinlilerin sıkıntılarını ve acılarını dikkatle değerlendirip harekete geçme çağrısında bulundu.

Çok sayıda BM ve uluslararası kurumun açıklamalarına göre Gazze'deki Filistinliler, işgalcilerin Gazze'ye insani yardım girişini engellemesi sonucu, gıda tedarikinin kıtlığı nedeniyle sistematik bir açlık politikasından muzdarip bir şekilde hayata tutunmaya çalışıyor.

Gazze'deki hükümetin medya ofisine göre, işgalcilerin soykırımının başlangıcından bu yana 2,3 milyonluk nüfusa sahip Gazze'de yerlerinden edilenlerin sayısı 2 milyona ulaştı.

İşgalcilerin 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492'si çocuk, 11 bin 979'u kadın olmak üzere 45 bin 227 Filistinli öldü, 107 bin 573 kişi yaralandı.

Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

Kaynak: Diyanet Haber

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.