Gebelik Zehirlenmesi Nedir, Neden Olur?

Gebelik zehirlenmesi nedir ve neden olur? Gebelik zehirlenmesi kaçıncı haftada olur? Gebelik zehirlenmesi nasıl önlenir? Gebelik zehirlenmesinin belirtileri, nedenleri ve tedavisi…

“Preeklampsi”; halk arasında “gebelik zehirlenmesi” ya da “albümin hastalığı” olarak bilinir. Çoğunlukla ilk gebeliklerde ve gebeliğin 20. haftasından sonra görülür. Çoğul gebeliklerde daha sık şekilde ortaya çıkar. Hâmileliklerin genelinde % 6-8, ilk hâmileliklerde ise % 85 oranında görülür.

Hâmileliğe bağlı hipertansif hastalıkların, anne ölümlerinde ikinci sırayı oluşturması preeklampsinin de önemini artırmaktadır. Belirtileri, yüksek tansiyon, ödem (vücutta su toplanması), idrarda protein kaybıdır. Şiddetli formlarında nefes alma zorluğu, akciğerlerde su toplanması ve sara nöbetlerine benzer kasılmalara rastlanır. Kasılma nöbetlerinin eklendiği tablo “eklampsi” adını alır.

Gebelik zehirlenmesi, anne adaylarında daha önceden var olan hipertansiyondan farklı bir tablodur. Bu durum, anne adayında hâmileliğin 20. haftasından sonra ortaya çıkarken; diğerinde tansiyon yüksekliği hâmilelikten öncesinde de vardır. Mevcut tansiyon hastalığına, gebelik zehirlenmesi eklenebilir. Her iki durumda da; kan akımına karşı kılcal damarlarda artmış olan direnç, belirgin bir risk oluşturmaktadır. Damar dışına kaçan sıvı, ödemi meydana getirir.

Vücutta şişlik olmasına rağmen, damar içi sıvı hacmi azdır ve bu durumda bebeğe yeterli oksijen gitmemekte ve bebeğin beslenmesi bozulmaktadır. Ağır vak’alarda, bu rahatsızlığa; karaciğer, böbrek, beyin, pıhtılaşma sistemi ve tüm diğer organlarda fonksiyon bozukluğu eklenebilir. Bu safhada hastanın durumu belirgin şekilde ağırlaşır.

GEBELİK ZEHİRLENMESİNİN NEDENLERİ

Gebelik zehirlenmesinin görülme sıklığını arttıran sebepler:

  • Anne yaşının 20’nin altında veya 35’in üstünde olması;
  • Sosyo-ekonomik seviyenin düşük olması;
  • İlk hâmilelik ya da 4. hâmilelik ve sonrası;
  • Çoğul gebelik;
  • Amniyon sıvısının fazlalığı (bebeği çevreleyen sıvı);
  • Bebeğin vücut boşluklarının farklı sebeplerle sıvıyla dolması;
  • Müzmin hipertansiyon;
  • İyi kontrol edilememiş diyabet;
  • Obezite.

Gebelik zehirlenmesi, sinsi seyredebilen ciddî bir hastalıktır. Çok ileri safhalara kadar dikkat çekmeyebilir. Hâmilelikte düzenli tansiyon ölçülmesi, çok önemlidir. Kontrollerin dışında da hâmile kadın tansiyonunu ölçtürmelidir.

Bilekten ölçüm yapan tansiyon âletleri, her ne kadar yanlış sonuçlar vermekteyse de, koldan ölçüm yapan tansiyon aletini kullanmakta zorluk çeken anne adaylarına tavsiye edilebilir.

Tansiyonu ölçülecek olan şahıs, ölçümden önce en az 5 dakika dinlenmiş olmalı ve ölçme işi, tercîhen sağ koldan yapılmalıdır.

Hâmileliğin 20. haftasından sonra; kısa sürede kilo artışı, bacak ön yüzde hissedilen kemiğin üzerine parmakla basıldığında hemen geçmeyen çukurluk oluşması (ödem) gebelik zehirlenmesinin önemli ilk habercilerindendir.

Ödemi fark ettiğinizde, en kısa sürede ve mutlaka doktorunuzla görüşmelisiniz. Yapılan idrar tetkiklerinde proteinin belirli bir seviyede çıkması, ödem ve hipertansiyon, gebelik zehirlenmesi teşhisini koymayı kolaylaştırır. Bunun üzerine karın ağrısı, görme bozuklukları, kusma, baş ağrısı, idrarda azalma eklendiğinde tablo ağırlaşır. Sara nöbetine benzer şekilde bütün vücutta kasılmalar ortaya çıktığında, anne ve bebeğin hayatı tehlikede demektir. Bu ağır tablonun, mutlaka hastahanede ve hatta bazen de yoğun bakımda tedavisi gerekmektedir. Kasılmalar; ortaya çıkmadan önlenmelidir.

GEBELİK ZEHİRLENMESİ NASIL ÖNLENİR?

Preeklampsi tablosunun meydana gelmesinde çeşitli tezler ileri sürülmekteyse de, kesin sebep bilinmemektedir. Bu yüzden mevcut bir korunma yöntemi de yoktur.

İyi bir hâmilelik bakımı, düzenli takip, dikkatli yapılan muâyene ve kontroller, erken teşhis, hastanın durumu ağırlaşmadan müdâhale imkânı sağlamakta ve bu da şiddet ve komplikasyonları azaltmaktadır.

GEBELİK ZEHİRLENMESİ TEDAVİSİ NASIL OLUR?

Gebelik zehirlenmesinde tedâvî, hâmilelik haftasına ve vak’anın ağırlığına göre değişmektedir.

Hafif şekillerde tedâvî, genellikle evde ve ayakta yapılır. Hasta bilgilendirilir. Tuz kısıtlamasının faydası yoktur. Yatak istirahati bebek için önemlidir.

Mevcut durum ağırlaşıp karın ağrısı, baş ağrısı, göz önünde uçuşma belirtileri görüldüğünde anne adayı hemen hastahâneye yatırılmalı, gerekli tahliller ve kan basıncı takibi yapılmalı, ultrasonografi ile bebeğin durumu değerlendirilmelidir.

Şiddetli vak’alarda, hasta sessiz ve loş bir odaya yatırılmalıdır. İdrar sondası takılarak idrar takibi yapılır. Kasılmaların önlenmesi için hastaya sâkinleştirici ve gerekli ilaçlar verilir. Bu durumdaki hastaların kan basıncının kontrolü de oldukça önemlidir.

Bu hastalarda doğumun başlatılması, tek ve kesin tedâvi yöntemidir. Erken doğumun bebeğe getireceği risklerle, gebeliğin devamı durumunda annenin mâruz kalabileceği riskler karşılaştırılarak doğum kararı alınmalıdır.

37. haftasını dolduran hâmileliklerde doğum gerçekleştirilmelidir. Zira hafif gebelik zehirlenmesi tabloları, âniden ağırlaşıp anne ve bebeğin hayatı tehlikeye girebilir. 37. haftadan erken hâmileliklerde bebeğin gelişimi değerlendirilir. Erken doğum gerekebileceğinden buna dâir tedbirler alınır.

Basit bir tansiyon ölçümünün ihmâli, ciddî seyirli bir hastalık tablosuna sebebiyet verebilir. Her hâmilelikte önemli olan düzenli takip ve kontroller, riskli hâmileliklerde daha büyük öneme sahiptir.

Kaynak: Betül Nefise İnal, Şebnem Dergisi, Sayı: 49

İslam ve İhsan

GEBELİK TAKİBİ NASIL YAPILIR?

Gebelik Takibi Nasıl Yapılır?

GEBELİK DÖNEMİNDE BESLENME

Gebelik Döneminde Beslenme

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.