
Geldi İki Gözümün Çiçeği
Peygamberimizin (sav.) bize bıraktığı emanetler nelerdir? Bütün Müslümanların dört gözle beklediği Ramazan ayının yaşattığı heyecan.
İnsan ömründe dünya meta’ıyla paha biçilemez, müstesna zaman dilimleri vardır. Bu vakitlerin çarpanı fazla olduğu için ya zaman dursun isteriz ya da bu zaman dilimlerinde vakit içinde vakit yaratması için Rabbimize iltica ederiz gönülden. Lezzeti bir başkadır bu vakitlerin. Havası farklıdır. Saat bir başka akar bu vakitlerde. Rahmet damlaları çağlayan olur, yıkar geçer tüm dertleri tasaları.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hayattayken O’na ayarlanmış, O’nunla kıymet kazanan vakitlerdi bu vakitler. Kimi zaman Taifli köle Addas’ın, bir üzüm bağının altında iman ile şereflenmesiyle neticelenecek olan eşsiz dakikalar iken kimi zaman mağarada Hz. Ebubekir radıyallahu anh Efendimiz’in, dizinde uyuttuğu Güller Gülü’nün kokusunu doya doya içine çektiği kutlu vakitlerdi. Kimi zaman Uhud’da Sa’d bin Ebi Vakkas’ın bin ok atarak koruduğu Kâinatın Övüncü’nden (sav); “At Ya Sa’d. Anam babam sana feda olsun” iltifatına mazhar olduğu vakitler iken kimi zaman Halime’nin, umutsuzca alıp eve getirdiği Amine’nin Yetimi’nin (sav) Hevazin sofrasını bereketlendirdiği fazilet dolu günlerdir.
PEYGAMBERİMİZİN BİZE BIRAKTIĞI İKİ EMANET
Bizler o günlere erişemedik. O’nun gölgesinde gelip geçemedik, doya doya serinleyemedik. Biz ümmetin yetimleriyiz. Garibiz, biçareyiz ama elbet sahipsiz değiliz. Şimdi O (sav) yok ama bize emanetleri var: Kur’an ve Sünnet. Bu iki ipe sarılan asla yolunu şaşırmayacak. Onları hayatına kılavuz eden dosdoğru menziline varacak.
Bu iki ipten birisi olan Rabbimiz’in biz kullarına hitabı Kur’an-ı Kerim hayatımızın ziyasıdır. Onunla aydınlanır kalpler, onunla bereketlenir ömürler. Onun girdiği her ev ışıl ışıldır, her kalp pırıl pırıl. Rahmet ve mağfiret sağanağıdır. Tıpkı indiği gece gibi. O gece ki bin aydan hayırlıdır. Affedilmemiz için bize sunulmuş benzersiz bir nimettir. Her dakikası her saniyesi nice gizli hazinelerle doludur. Meleklerin saf saf olup yeryüzüne indiği, af ve mağfiret kapılarının sonuna kadar açıldığı doyumsuz bir gecedir.
GELDİ İKİ GÖZÜMÜN ÇİÇEĞİ
İşte Ramazan. O güzel geceyi bağrında barındıran nazlı gül. Ömrümüzün bereket mevsimi. On bir ay yolunu gözlediğimiz, on bir ay gidişiyle mahzun olduğumuz kutlu misafir. İşte yine geldi. Birimize bin, on bin, milyon verilecek çarpanlı günler. O (sav)’nsuz ama bol istifadeli günler. Bu günleri tıpkı O’nun gibi, O’nun bize öğrettiği gibi ihya etmek demek, O’nu geleceği mutlak olan günde sevindirmek demektir.
O’nun sohbetinde bulunamadık, O’nunla doya doya Kuran okuyup, cihad edip, iftarsız sahursuz oruçlar tutamadık. O’nun mescidinde, onun imametiyle saf saf olup secdeye varamadık. Evet, bu güzelliklere eremedik lakin O’nun göz nurum dediği namaz hala miraçtan indiği gibi taptaze. Kuran, Ruh’ul Kudüs’ün indirdiği geceki kadar tazeliğini ve sıcaklığını muhafaza etmekte. Hele de bu mübarek ayda. O’nun emanetlerine sahip çıkmak bizlere eşi benzeri görülmedik mükâfatlar kazandıracaktır. Bu dünya gözüyle onu görememiş olsak da bu ay vesilesiyle ortaya koyacağımız manevi performansımız bizleri inşallah cennette, Havz-ı Kevser’inin başında O’nunla olma şerefin erdirecektir.
Her bir saniyesi çok kıymetli olan zaman dilimlerindeyiz. Ramazan ile taçlanacak olan bu günlere eriştirdiği için Rabbimize hamd edelim. Kim bilir bu günlere bir daha erişebilir miyiz şuuruyla bu latif günleri en güzel şekilde değerlendirmenin telaşı içinde olalım. Terk edelim günlük rutinlerimizi. Sosyal medyalarımızı, televizyon dizilerimizi. O’nu sevindirecek güzel işlerle geçirelim dakikalarımızı.
O (sav) yanımızda olsaydı bu ayda ne yapardık, o heyecanla yaşayalım bu günleri. Belki de son kez ele geçecek olan bu fırsat dolu günleri zayi etmeyelim. Aşkla ve şevkle karşılayıp, kazançla ve bereketle uğurlayalım bu güzel misafiri, iki gözümüzün çiçeğini.
Kaynak: Mehmet Vadioğlu, Altınoluk Dergisi, Sayı: 469
YORUMLAR