Gelibolu Mevlevihanesi'nde Yüzyıllardır Tasavvuf Rüzgarı Esiyor

Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde 17. yüzyılda inşa edilen mevlevihanede, asırlardır tasavvuf öğretisi hayat buluyor.

Çanakkale'de 17. yüzyılda inşa edilen, dünyanın en büyüklerinden biri kabul edilen Gelibolu Mevlevihanesi'nde asırlardır tasavvuf rüzgarı esiyor.

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünden edinilen bilgiye göre, Gelibolu ilçesindeki mevlevihane, çile çıkarılan, derviş yetiştirilen 15 Mevlevi asitanesi arasında, arazi genişliği ve gösteriş bakımından ilk sırada yer alıyor.

Gelibolu Mevlevihanesi, bu asitaneler arasında en haşmetli semahaneye de sahip bulunuyor.

Hamzakoy bölgesinde deniz kenarına yakın alandaki mevlevihane, semahane, türbe ve taç kapıdan oluşuyor.

Gelibolu'nun düşman işgaline girmesiyle cephanelik olarak kullanılan, uzun süre askeri alanda yer aldıktan sonra 1994'te Vakıflar Genel Müdürlüğünce satın alınarak onarılan mevlevihane, 17 Eylül 2005'ten bu yana ziyarete açık bulunuyor.

Bu tarihten beri aynı zamanda müze işlevi gören mevlevihanede, 10 yılı aşkın süredir Tasavvuf Vakfı öncülüğünde düzenli olarak sema programları yapılarak, tasavvuf öğretisi anlatılıyor.

"Edep ve irfan merkezi" olarak insanların manevi ihtiyaçlarını karşılamalarının yanında bir kültür ve sanat merkezi olarak da işlev gören mevlevihanede, ayrıca her yıl binlerce kişiye iftar veriliyor.

Mevlevi üstadı Mustafa Özbağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Gelibolu Mevlevihanesi'nde semazenlerin yüzyıllardır "Allah" deyip çark döndüğünü söyledi.

Vakıf olarak mevlevihanede mesnevi sohbetleri, sema ve dua programları düzenlediklerini dile getiren Özbağ, şöyle konuştu:

"Bütün ehli sufinin bir yol hikayesi vardır. Tabii bu ehli sufinin toplanıp sohbet ettiği mekanların da yol hikayeleri vardır. Bu yol hikayeleri bir yerde kesişir. Bu mevlevihane, 400 yıldır Avrupa'ya açılan manevi bir kapı olmuş. Avrupa'ya gidecek müderrisler, alimler, fakihler, devlet görevlileri, bu mevlevihanede eğitime tabi tutularak buradan görevli gitmişler. O yüzden burasının yol hikayesi çok derin."

Özbağ, "Yaklaşık 400 yıldır buradaki manevi ateş hiç sönmemiş. İnşallah nice 400 yıllar sönmez, manevi yolların kesiştiği, buluştuğu bir mekan olmaya devam eder. Biz de bu mübarek mekanın yol hikayesinde bulunduğumuz için mutluluk duyuyoruz." ifadelerini kullandı.

KIRIK BUĞDAY ÇORBASIYLA İFTAR

Ramazanda halka açık iftar da verdiklerini belirten Özbağ, şunları kaydetti:

"Bu iftarlarımıza yurdun dört bir yanından ve yurt dışından bile gelenler oluyor. Ecdadın kanlarıyla yoğurduğu bu topraklarda, askerimizin Çanakkale Savaşı'nda menüsünde yer alan kırık buğday çorbasıyla iftarımızı gerçekleştiriyoruz. Atalarımız bu toprakları kanlarıyla, canlarıyla bize miras bıraktı. Biz de manevi bir ekol olarak bu toprakların sahibi olduğumuzu, ileriye dönük de bu çalışmalarımızın devam edeceğini beyan ediyoruz. Aynı zamanda bunu, ülkemizin geçtiği bu sıkıntılı dönemde memleketimizin birliği, beraberliği için, bütün renklerin bir arada bulunması için önemli bir organizasyon olarak görüyoruz."

İstanbul'dan gelen Serkan Yaylı da mevlevihanede düzenlenen iftara 2 yıldır ailesiyle katıldığını belirterek, "Burasının manevi atmosferi bambaşka, anlatılmaz yaşanır. İçim içime sığmıyor. Herkesin burayı gelip görmesini isterim." dedi.

Vatandaşlardan Altan Karalıbüyük ise 4 yıldır mevlevihanedeki programları takip ettiğini anlatarak, "Buradaki geleneği yaşatanlardan Allah razı olsun. Burada huzur buluyorum." diye konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.