Gerçek Hürriyete Nasıl Kavuşulur?

Hürriyet ne demektir? Gerçek hürriyete nasıl kavuşabiliriz? Gerçek hürriyetin nasıl mümkün olduğunu anlatan kıssa.

Hürriyet, “özgürlük, soyluluk, nefsin tutkularından kurtulma; bir kişi, zümre veya kurumun kanunî haklarını koruma ve kullanma serbestliği” anlamlarına gelir.

GERÇEK HÜRRİYET BUDUR!

Mevlânâ Hazretleri’nin anlattığı şu kıssa, gerçek hürriyetin, nefsânî duygulara esâretten kurtulmakla mümkün olduğunu ne güzel îzah eder:

“Bir padişah söz arasında şeyhin birine:

«–Dile benden ne dilersen!» dedi.

Şeyh Efendi:

«–Ey padişah!» dedi. «Sen bana bağışta bulunacak güçte değilsin. Biraz daha yüksel, biraz daha güçlen, ondan sonra iyilik yapmaya kalk!»

Padişah bu cevâba şaşırınca, Şeyh Efendi sözlerini şöyle îzah etti:

«–Senin iki kölen vardır. Onların ikisi de hor ve hakir kişilerdir. Ama onların her ikisi de sana emir vermektedirler. Sen pâdişahsın; fakat o iki kölenin kölesi olmuşsun, haberin yok!»

Pâdişah:

«–Kölelerin bana emir vermeleri, benim için zillettir!.. O iki köle kimlerdir?» diye sordu.

Şeyh de:

«–O iki köleden birinin adı öfke (hiddet), öbürünün adı şehvettir.» cevâbını verdi.

Hiddet ve şehvetini yenerek dünya pâdişahlığından ferâgat eden dervişi sen gerçek pâdişah bil ki; onun nûru, Ay ve Güneş olmaksızın da parlar durur.”

Yine Mesnevî’de “ölü taklidi yaparak kafesten çıkarılan ve hürriyetine kavuşan papağan”[1] hikâyesinde, ölmeden evvel ölmenin, yani ölünce zaten son bulacak olan nefsânî arzuların esâretinden kurtulmanın, gerçek hürriyet olduğu anlatılır.

Maalesef, sefâletini saâdet zanneden günümüzün câhiliye insanı ise, nefsânî arzuların esiri olmayı hürriyet zannetmektedir.

Dipnot:

[1] Bkz. Mesnevî Bahçesinden Bir Testi Su, sf. 205-211, Erkam Yay. İstanbul 2017.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM'DA İNSAN HAKLARI

İslam'da İnsan Hakları

İSLAM HÜRRİYET KAPILARINI AÇTI

İslam Hürriyet Kapılarını Açtı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.