Gerçek Huzur

Yüzakı Dergisi, 154. sayısı "Gerçek Huzur; İslâm’ı Yaşamak ve Yaşatmak!" kapağıyla çıktı.

Yüzakı sunuş yazısında şöyle tanıtılıyor:

Gerçek Huzur; İslâm’ı Yaşamak ve Yaşatmak!

Yaşamak ve yaşatmak...

En temel seviyede insanın yapmaya çalıştığı budur.

Yaşamak ve kendini, sevdiklerini, ailesini yaşatmak...

Hayatta kalma enerjisi. Hayatta tutma azmi. Yaşamanın hedef ve gayesi.

Birçok bitki, ölümüne yakın tohumlarını vermeye başlar. Yaşamak sona eriyorsa, yaşatma heyecanı devreye girer. Nesil endişesi de diyebiliriz buna. Neslini sürdürme azmi.

İnsanda ve mü’minde kemâlini bulur bu endişe: İslâm’ı yaşamak ve İslâm’ı yaşatmak, bu fânî hayatın yegâne gayesi olur. Esas hayata da en büyük yatırım. Bu sebeple gönül huzurudur, kalp saâdetidir.

Rebîülevvel’in gölgesinde girdiğimiz Aralık ayında; Peygamber Efendimiz’in bize emâneti olan Kur’ân ve Sünnet emâneti, dîni yaşama ve yaşatma azmi, hizmet ve gayret heyecanı mevzularıyla karşınızdayız.

Gerçek Huzur;

İSLÂM’I YAŞAMAK ve YAŞATMAK!

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; Peygambersiz, hadissiz ve sünnetsiz bir İslâm arayışına karşı ikaz etti ve hatırlattı:

“İslâm’ın bütün güzelliği;

Yaşanmasında ve yaşatılmasındadır.

Kur’ân-ı Kerim nâzil olmaya başladığında insanlar, ilk önce karşılarında İslâm’ı yaşayan ve yaşatan bir Peygamber-i Zî-şan gördüler. Görebildikleri nisbette hayran kaldılar, koştular, îmân ettiler.”

HAKK'A HİZMET VE GÖNÜL HUZURU

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «Hakk’a Hizmet ve Gönül Huzuru» başlıklı makalelerinde, Hakk’ın dînini yaşama ve yaşatma azmiyle hayatlarımızı nasıl şevkle doldurmamız gerektiğini, Peygamber Efendimiz, sahâbe-i kiram ve Hak dostlarından misallerle ifade etti.

Hazret-i Mevlânâ ise, asırlar öncesinden bizi «Tembellik ve Bencillik» hususunda îkaz etmekte.

Dosyamızda; Yahya Kemal’in na‘t hususiyetindeki gazeli; Söz Meydanı, şiirle terbî, nesirle şerh edildi. Ehl-i sünnet mefhumunun ayrıştırmacı değil kuşatıcı tabiatının altı çizildi. Sünnet müdafaası, kuvvetli şekilde ortaya kondu. «Kur’ân Yeter!» diyenlere, Allah Rasûlü’ne itaati ve ittibâı emreden Kur’ân âyetleri hatırlatıldı. Dînin temel kaynağını boşa çıkarma niyetlerinin ardındaki sinsi maksat sorgulandı. Fakat asıl meselenin, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e samimî ve muhabbetli bir kalp gözüyle bakabilmek olduğu vurgulandı.

Aksakalların tecrübeleri, hitâbetin ve yanlışa müdahalenin inceliklerini ifade etti.

İki büyük zirve Hazret-i Ebûbekir, Hazret-i Ali -radıyallâhu anhümâ-; Medine’yi Efendimiz’in nûruna hazırlayan Es‘ad bin Zürâre ve Mus‘ab bin Umeyr -radıyallâhu anhümâ- hazerâtı; Akdeniz’e karış karış hâkim Barbaros Hayreddin Paşa; Özi Kalesi’nin sukûtu haberine rakîk gönlü dayanamayan I. Abdülhamid Han; kendi insanını kendi doğurmak üzere çöllere atılan Şeyh Derkāvî ve fikriyâtı İslâmlaştırma gayretleriyle Seyyid Ahmed Arvâsî; İslâm’ı yaşamak ve yaşatmak azminin tarihten bugüne süzülüp gelen sembol isimleri...

Şiirler de yaşananları dile getirip, yaşatmaya çağrı hâlinde...

Gayretlere, «fiilî duâ» da denir. Kavlî ve fiilî duâlar, son nefes selâmeti için. Asıl öbür dünyada, huzuru yaşamak ve yaşatabilmek için...

Çünkü ilâhî beyan, huzuru bu şarta bağlıyor:

“Ey îmân edenler! Eğer siz Allâh’a (Allâh’ın dînine onu yaşayarak ve yaşatarak) yardım ederseniz, O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.” (Muhammed, 7)

Ayrıntılı Bilgi: www.yuzaki.com

 

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.