Gerçek Mürşid Nasıl Aranır ve Tanınır Özellikleri Nelerdir?

Gerçek mürşid nasıl aranır ve tanınır, özellikleri nelerdir? Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

İnsanın mânevî yolculuğa çıkmadan önce bir mürşid araması gerekir. Hattâ Nakşbendîlik’te Abdülhâlık Gucdüvânî tarafından konulan on bir prensipten biri olan “sefer der-vatan”ın bir anlamı da mürşid aramak için yolculuğa çıkmak demektir.

Aranan bir mürşidde bulunması gereken vasıflar yukarıda sıralandığı gibi kitap ve sünnetin emirlerine âgâh olacak kadar bilgili, kemâl sıfatlarıyla donanmış, dünyâ ve makâm sevgisinden geçmiş, riyâzat ve mücâhede ile nefsini arıtmış, nâfile ibâdet ve zikirle rûhunu yüceltmiş, Muhammedî ahlâka sâhip olmaktır. Böyle bir mürşidin yüzü nûrânî, sözü rabbânîdir. İnsanın içine inşirâh veren yüzü, görenlerde uhrevîlik ve rabbânîlik duygusu meydana getirerek Allah’ı ve âhireti hatırlatır. Ayrıca yetiştirdiği insanlarda bu mânâda birtakım tezâhürlerin görünmesi de beklenir. Bu özelliklere sâhip insanın gönlünün ısındığı kişi, mürşid olarak teslîm olabileceği kişidir.

Şeyhin içtihâd derecesinde bir fıkhî bilgiye sâhip olması gerekmez ama, müntesiblerinin meselelerini çözebilecek bir kalb diriliğine sâhip olması iktizâ eder. Bir de bütün tasavvuf kitaplarında ittifâkla ifâde edilen bir husûs bu konuda son derece önemli bir ölçüdür: “Şeyh olacak kişi hubb-i dünyâ ile müttehem olmamalıdır.” Bunun mânâsı şeyh olan kişi, yaptığı işten dünyâlık bekleyen bir konumda bulunmamalı, aksine dünyâlık vâridâtını hizmette kullanabilmelidir. Bu konuda çevresindekilere örnek olmalıdır.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ŞEYHLİKLE İLGİLİ ÖZEL ŞARTLAR ÖNE SÜRENLER VAR MIDIR?

Şeyhlikle İlgili Özel Şartlar Öne Sürenler var Mıdır?

MÜRŞİD-İ KÂMİL KİMDİR?

Mürşid-i Kâmil Kimdir?

GERÇEK MÜRŞİD-İ KÂMİL KİMDİR?

Gerçek Mürşid-i Kâmil Kimdir?

MÜRŞİD'İN ÖZELLİKLERİ

Mürşid'in Özellikleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Hasan Kâmil bey hocamız Osman Nuri Topbaş hocamız dan bahis etmişler..Elhamdülillah

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.