Gerçek Sevgiye Nasıl Ulaşılır?

Aşk nedir? Aşık kime denir? Gerçek sevgiye nasıl ulaşılır? Allah’ı sevmek nasıl olur? Allah’ın sevdiği kullar kimlerdir? İslam’da sevgi...

Eskiden, intisab eden kimseye “siz hiç aşık oldunuz mu?” diye sorulurmuş. Bu sorudan maksat, yüreğinde sevgi kırıntısı olup olmadığını öğrenmek ve eğer sevmişse, içinde sevmek gibi bir güzel duyguya yer varsa, bu yolda daha güzel bir mesafe kaydedeceğini tespit etmekmiş.

AŞK NEDİR? - AŞIK KİME DENİR?

Aşk, lügat anlamı olarak, sevmek demektir. Aşık ise, birine, bir şeye tutkun olan, onu seven kişidir. Aşık-ı Cismâni maddi olan sevgileri, Aşık-ı Hakiki, Allah’a olan büyük ve gerçek sevgiyi ifade eder. Ama sevgi sözde kalmamalıdır. Kişi sevdiği zaman, sevdiği için fedakarlık yapar. Sevgi emek ister, sevgi kendinden vermek ister. Gerçek sevgi, kendi nefsinden de ötede, sevdiği için güzel şeyler ister.

GERÇEK SEVGİYE NASIL ULAŞILIR?

İnsanlık, tarih boyunca sevgi kelimesini telaffuz etmiş. Ama gerçekten sevebilenler, bu sevgiyi gayretle, teslimiyetle, hizmetle süsleyebilenler daha azınlıkta olmuş.

Sevmek, Fuzûli’nin:

“Bende Mecnun’dan füzûn aşıklık istidadı var,

Aşık-ı sadık menem, Mecnun’un ancak âdı var.”

İfadelerinde kendini bulduğu gibi, sözde kalmamalı, gönülden olmalıdır. Hatta, yaradılan sevgisinden öteye giderek, Yaradan sevgisine, gerçek sevgiye ulaşabilmelidir.

Bazen, “Sevmeye mecburum, sevde gör” gibi, argo kabul edilen sözcüklerin bile, ne kadar özel anlamlar ifade ettiğini düşünmüşüzdür.

Evet, biz sevmeye mecburuz. Ve biz, sevginin yönünü tayin etmeye de mecburuz. Çünkü biz İslâmız. Çünkü biz, Allah’ın “sevgilim” hitabına mazhar olan, o sevgi Peygamberinin ümmetiyiz. Çünkü biliyoruz ki, “külli bûyan ez bûyu Muhammed es” cümlesinde belirtilen, “bütün kokular Muhammed’in (s.a.v.) kokusundandır.” Çünkü biliyoruz ki, bütün güzellikler, Muhammed’in (s.a.v.) güzelliğindendir. Çünkü biliyoruz ki başvuru kaynağımız, sevgili Peygamberimizdir. O, ashabına, “beni kendi nefsinizden de çok sevmedikçe, gerçek iman etmiş olamazsınız” buyurmuştur. Sevgi böylesine önemli bir göstergedir. Çünkü, biliyoruz, bizim Resûlullah Efendimiz’e olan sevgimiz o kadar büyüktür ki, dün Ebu Cehiller O’nu gördükleri halde iman etmezlerken, bugün biz kağıdın üzerinde “Muhammed” ismini görsek, muhabbet eder, hürmet gösteririz.

Tabiî ki, burada Cenab-ı Hak’kın bize böylesi bir sevgiyi nasip etmesindeki inceliği kavramak, bu sevginin nefsimizden dolayı olmadığını bir Lütfü ilahı olduğunu bilmek gerekmektedir. Allah Teâlâ’nın, Hz. Musa’ya (a.s.):

“Benim için ne amel işledin?” sorusuna, Hz Musa (a.s.):

“Ya Rab, rızan için olacak ameli bana bildir” demesi üzerine, Cenab-ı Hak:

“Ya Musa! Benim için dost ve benim için düşman edin!” emri, sevginin rotasını çizmesi bakımından anlamlıdır.

KIYAMET İÇİN NE HAZIRLADIN?

Peygamber Efendimiz’in, bir kişiye “Kıyamet için ne hazırladın?” sorusuna, o kişinin cevap olarak, “Allah’ın ve Resûlü’nün sevgisini hazırladım” diye cevap vermesi karşılığında Peygamber Efendimiz, “Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyurmuşlardır.

ALLAH’I SEVMEK

Burada, Cenab-ı Hak’kı sevmek, Resûlullah’ı sevmek, Allah Dostlarını sevmek gibi bir sevgi halkasından bahsedilmekte ve bu anlatılmaktadır. Bu sevgi ise, Cenab-ı Hakk’ın emirlerini tutmak, yasaklarından uzak durmakla, Peygamber Efendimiz’in sünnetine riayetle ve Evliyaullah’ın hayatını kendine rehber edinmekle ifade edilebilir. Abdülkadir Geylânî Hazretleri:

Allah’ı seven, O’ndan başkasını sevemez, Allah sevgisi kalpten masivanın sevgisini giderir. Kalpte Allah sevgisinden başka sevgiye yer kalmaz. Allah sevgisi insanın bütün uzuvlarına işler. Bu sevgi, maddesini de, manasını da kaplar. Sonunda, Allah da onu sever.

Allah’ı sevenler, yalnız O’na razı olmuşlardır. O’nun gayrısına asla iltifat etmemişlerdir. O’nu sevenler, yalnız O’ndan yardım talep etmişlerdir. O’nun gayrından kopmuşlardır. Muhabbetin şartı, sevdiğinin yanında senin hiçbir iradenin bulunmamasıdır. O’nun haricinde hiçbir şeyle meşgul olmamandır.” buyurmuşlardır.

ALLAH’IN SEVDİĞİ KULLAR

İbrahim Ethem Hazretleri, bir gün Cebrail’le (a.s.) karşılaştığında, elindeki kağıtlarda ne olduğunu sorar. Cebrail (a.s.):

“Burada Allah’ın sevdiği kullarının ismi vardır.” deyince, kendi isminin yazılı olup olmadığını öğrenmek ister. Cebrail (a.s.):

“Hayır senin ismin yazılı değil.” der. İbrahim Ethem Hazretleri:

“Ama ben Allah Dostları’nı seviyorum” deyince, Cenab ı Hak’kın emriyle ismi en başa yazılır.

Söylenildiğine göre deve, sevdiği zaman yem yemez, çok fazla yük yüklense bile hiç aldırmaz, kalbinde bu aşkla hiçbir şey düşünemezmiş. Acaba, nefsimizle karşılaştırdığımız zaman, sevdiğimizi söylediğimiz Cenab-ı Hak için neler yapabiliyor, nelerden vazgeçebiliyoruz. Bunun hesabını iyi yapmak, sevgimizin gerçeklik derecesini ölçmek gerekmektedir.

Dua ediyoruz,

“Ya Rab! Bizi sevdiklerinle hemdem et. Peygamber Efendimiz’in güzel sevgisinden hareketle, kendi sevgine erişmeyi nasip et!

Biz Sen’den razıyız Allah’ım! Lütfen bizi de razı olduğun kullarının zümresine ilhak et ve bizi affet!”

Kaynak: Recep Öncel, Altınoluk Dergisi, Sayı: 130

 

İslam ve İhsan

İLAHİ AŞK

İlahi Aşk

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.