Gerçek ve Hayal
Hayatın kendisi gözümüzün içine baka baka bu hakikati haykırıyor: Dünya hayal, ahiret gerçektir. Dünyayı hayal diye kabullenip gerçeği arayanlar ise olması gereken mü’min insanlardır.
Hayal sözcüğü hangi anlamı ifade ediyorsa üzerinde yaşadığımız bu dünya ve dünyadaki hayatımız odur. Faniliği ve beklentilerimizden daha yetersiz oluşuyla dünya ve üzerindeki hayat için neticede hayal olmaktan başka bir çıkış yoktur. Dünyaya hayal dışında kim hangi beklenti ile bakmışsa yanılmıştır.
AHİRET GERÇEĞİ
Dünyanın karşısında da tek gerçek ahiret gerçeğidir. Cehennem ve azabı ile cennet ve saadeti ile ahiret yüzde yüz gerçektir. Yüzde yüz gerçektir zira ebedidir. Faniliği olmayan ancak gerçek olur. İnsan olarak beklentilerimizin karşılığını gerçek bir zeminde bulabileceğiz. Hasretlerimiz orada bitecek. Saadetin aslını orada yaşayacağız. Acı çekilmeyen diyar orası olacak. Ayrılmanın olmayacağı, tebessümün eksilmeyeceği, endişelerin sonsuza kadar yok olacağı hatta ölümün öleceği tek yer orasıdır. Ahiret tek gerçektir. Cenneti ile cehennemi ile son varış noktası olduğu için de önceki bütün varıldığı zannedilen noktalar birer hayal olarak kalacaktır. Dünyayı yaşarken bir yolcunun konaklama yeri gibi yaşamayı becerebilenler, Allah’ın ihsanı ile cennetlerde ebedi menzillerine erdiklerinde yolcu olarak konakladıkları yerleri hoş bir hatıra olarak yâd edeceklerdir.
İnsan mükerrem bir mahlûktur. Akıl ve idrak ile şereflendirilmiştir. Düşünür, anlar ve ileriyi görür olarak yaratılmıştır. Fani olanla ebedi olanı, hayal ile gerçeği ayırması insan olmasının sonucudur. Fani dünyaya ebedi gibi muamele yapmak insani değildir. İnsan, ebedi saadetini düşünmek zorundadır. Faniye takılıp kalmak, hayal ile yoğrulmak insanla bir arada bulunan değerlere zarar verir. Gerçeğin peşinde olmak bir seviyedir. Hayalin peşinde olmak ise o seviyeyi kaybetmektir.
Gerçeği arıyor olmak ya da gerçekçi olmak tam anlamı ile gerçeği ve hayali yaratan Allah’a kul olmaktan geçer. Hayatı Allah’ın kulu mü’min bir insan olarak yaşamak iyi bir başlangıçtır. Sarsılmaz bir iman sahibi gerçeğin peşinde iz sürmektedir. Haramlardan arındırılmaya çalışılan bir yaşam tarzı sürülen izde gerçeği derinleştirmektir. Farz olarak önümüze konan görevlerimizin eksiksiz yerine getirilmesi için yaptıklarımız da hayalci olmadığımızı, ebedi bir gerçeğe doğru yürüdüğümüzü gösterir.
Faizden zinaya, kumardan yalana kadar Allah’ın haramları ile temas kurulmuş her nokta ve her dakika gerçekten uzaklaşıp hayale daldığımız ve gerçeğin izini kaybetme riski taşıdığımız nokta ve dakikadır. Dua ederken, Allah’ın emridir diye ebeveyne hizmet ederken, insani görevlerde iyi olmaya çalışırken, sadaka ile coşarken, iyiliği emreder/kötülüğü engellerken yapılan iş yine gerçeğe ulaşmak için yapılandır.
Sabah namazına kalkış anındaki ciddiyet ve heyecan esasen insanın hayal olan uykudan kopup gerçek olan cennete doğru yükselmesi anıdır. Kendi helal rızkından, borcunun bulunmadığı birine zekât uzatan mü’min de gerçeği içine sindirmiş bir insanın yapması gerekeni yapmaktadır. Dua ederken, dua ettiğimiz Rabbimizin bizi duyuyor olduğuna olan itikadımız, Rabbimizden beklenecek şeyleri samimi bir şekilde ondan beklerken içimizi dolduran umudumuz da aynı yönü gösterir. Gözünün önündeki bütün donanımı ile dünya ve süslerini terk edip kendisine ilerideki bir zamanda vaat edilen cennete koşar adımlarla gider görüntüsü veren şehidin durumunu anlatabilecek en iyi ifade, onun hayali bırakıp gerçeğe koşması olur. Başka türlü sevdiklerinden, biriktirdiklerinden ayrılmak insan için kolayca izah edilemez.
NAMAZIM KABUL OLDU MU?
‘Namazım kabul oldu mu acaba’ diye merak ettiğimiz kadar, bu dünyayı ve hayatını bir hayal, ahireti ve cenneti-cehennemi gerçek görebiliyor muyuz diye merak etmemiz bir ev ödevinin ötesinde aklın emrettiği ödev olmalıdır bizim için. Eğer dünya ve hayatının hayal olduğunu biliyor, kabulleniyorsak yaşantımız o kabullenmeye uygun mudur, bunu test etmeliyiz. Gerçeğin peşinde olup hayali yaşamak bile bile aldanmak olur.
Peygamberler bunu söyledi gitti. Dünyanın uzak-yakın tarihi bunu söylüyor. Hayatın kendisi gözümüzün içine baka baka bu hakikati haykırıyor: Dünya hayal, ahiret gerçektir. Dünyayı hayal diye kabullenip gerçeği arayanlar ise olması gereken mü’min insanlardır.
Kaynak: Nurettin Yıldız, Altınoluk Dergisi, Sayı: 395
YORUMLAR