Geri Çevrilmeyen Dualar

Niyetler dönüştürücüdür. Mârûf-ı Kerhî hazretlerinin samimi niyeti ve duası gençlerin gönüllerini yumuşatan bir iksire dönüşmüştür.

“Bir bölük gâfil genç, Dicle kenarında şarap içip eğleniyorlardı. Hak dostlarından Mâruf-ı Kerhî (kuddise sirruh) oradan geçiyordu. Şimdi bu şeyhin, işlemekte oldukları melanetlerinden dolayı kendilerinin helâki için beddua edeceğini düşünen gençlerin keyfi kaçtı. Bunun da kızgınlığıyla içlerinden biri dayanamayıp kalktı ve müstehzi bir tavırla:

“Yâ Şeyh! Haydi durma, bizim şu anda Dicle’nin azgın sularına gark olmamız için hemen bedduâna başla!” dedi.

Mâruf hazretleri hiçbir gazap emâresi göstermeksizin merhametle ellerini kaldırdı ve:

“Yâ İlâhî! Bu yiğitlere dünyâda hoş dirlik verdiğin gibi, âhirette de dirlik ver.” dedi.

Ummadıkları bu tavır karşısında gençler:

“Yâ Şeyh! Siz ne diyorsunuz? Bu sözün mânâsını anlayamadık.” dediler.

İhlâsı bereketiyle şu kısacık ve sâde sözlerine Cenâb-ı Hakk’ın tesir gücü verdiği Mâruf-ı Kerhî hazretleri şöyle dedi:

“Evlâdlarım! Hak Teâlâ, size âhirette dirlik vermek isterse, tevbe etmenizi nasîb kılar.”

Yiğitler beklemedikleri bu müşfikâne tavır karşısında, önce bir müddet düşünceye daldılar. Akabinden kendilerine pişmanlık ve nefs muhâsebesi hâli geldi. Derken intibâha gelerek nedâmet içinde şaraplarını döktüler, çalgılarını kırdılar ve tevbe ettiler. Her iki cihanın saâdet ve selâmetine tâlib oldular.”[1]

[1] Osman Nûri Topbaş, İmandan İhsana Tasavvuf, s. 106-107.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Rabbim cümlemizi salih ve saliha kullarından eylesin (amin)

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.