Gıybet Edenin Akıbeti Nasıl Olacak?

İHSAN

Allah dostlarından Fudayl bin Iyâz Hazretleri’nin şu hâli, kâmil mü’minlerin gönül kıvâmına güzel bir örnektir:

Kendisini ağlarken gördüler ve niçin ağladığını sordular. O da:

“–Bana zulmeden zavallı bir müslümana üzüldüğümden ağlıyorum! Bütün kederim, onun kıyâmette rezil olmasındandır.” buyurdu.

Yine Fudayl bin Iyâz Hazretleri’ne:

“–Falanca sizin haysiyetinize dil uzatıyor.” denildiğinde:

“–Vallâhi ben ona değil, o sözleri ona söyleten iblise öfkeleniyorum.” karşılığını verip şu niyazda bulundu:

“–Allâh’ım, eğer o kişi doğru söylüyorsa beni bağışla, yok yalan söylüyorsa onu bağışla.”

Nitekim Hasan-ı Basrî Hazretleri de, kendisinin gıybetini yapan birine kızıp öfkelenmek yerine, hediye göndererek teşekkür ederdi. Zira o, gıybet eden insanın, ya kendi sevaplarını gıybetini yaptığı kişiye devrettiğini, ya da onun günahlarını kendi üzerine aldığını çok iyi bilenlerdendi.

Ârif ve âşık gönüllerde müstesnâ bir yeri olan Hallâc-ı Mansur da taşlanırken:

“Yâ Rabbî! Benden evvel, beni taşlayanları affet!” diye yalvararak büyük bir gönül îsârı sergilemiştir.

BİR İNSAN KENDİSİNE NASIL ZULMEDER?

Rebî bin Haysem Hazretleri bir gün namaz kılarken, gözünün önünde yirmi bin dirhem kıymetindeki atı çalındı. Fakat o, hırsızın peşine düşmek yerine huzurla edâ ettiği namazına devam etti.

Onun bu büyük kaybını duyan dostları koşarak kendisini tesellî etmeye geldiler. Hazret, dostlarına:

“–O adam atımı çözerken kendisini gördüm. Lâkin ben o vakit daha mühim ve çok sevdiğim bir işle meşguldüm. Onun için hırsızı kovalamadım.” dedi.

Bunun üzerine dostları, hırsıza bedduâ etmeye başladılar. Hazret, onları susturarak:

“–Sâkin olun, bana zulmeden yok! O adam kendi nefsine zulmetti. Zavallının kendine yaptığı yetmiyormuş gibi, bir de biz ona zulmetmeyelim!” dedi.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 1, Erkam Yayınları, 2011