Gönle Coşku Veren Özellik
Gönül seferinde mü'min, Mevlâ’ya güvenip yola çıkmalı ve sürekli ümit esintileri ile gönlü ferahlatmalıdır.
Başarma ümidi taşımayan bir öğrenci için, okul bir zindan, öğretmenler de bir zindan bekçisi kesilir. Bu bakımdan anne-babalar, öğretmenler ve arkadaşları nazarında bir öğrenci hiçliğe mahkûm edilmemeli, hiçbir zaman ümidi kırılmamalıdır. Aksine sürekli ümit aşılamak suretiyle yeşerip dal budak salmasına vesile olunmalıdır.
Ümidi tükenmiş bir tüccar için hayat mezara döner. Böyle biri elden ayaktan kesilir, heyecanı biter, yüzü sirke satmaya başlar. Ümitsizlik, beraberinde bitişi getirir. Dünyası kararmış böyle bir insana ümit ışığı yakmak, yol göstermek ve hatta mümkünse yardımcı olmak, onu hayata taşıyan ihyâ edici bir nefes olur.
ÜMİT ŞEBNEMİ
Ümit şebnemi, hizmet erinin gönlüne düşmüyorsa, o kişi artık et ve kemik yığını halinde, heyecanı pörsümüş bir şekilde, donuklaşmaya, tembelleşmeye ve zamanla oturup uyuşmaya doğru yol alır. Gönül âlemi henüz Rabbiyle teselli bulma noktasına erişmemiş hizmet erini, hem bu seviyeye yükseltmeye gayret etmeli, hem de sürekli onu canlı tutacak ilgi, iltifat ve takdiri ondan esirgememelidir.
Memleketi talan edilmiş, değerleri çiğnenmiş bir dava erinin ümidini yitirmesi, büyük bir felakettir. Böyle birinin gönlüne ümit penceresi açılırsa, o kişi her şeyi boş vermek yerine, davası adına zincirlenemeyecek bir aslan kesilir. Allah Rasülü -sallallahu aleyhi ve sellem- ashabını nice ümitlerle teşci ettiği gibi, tarihte birçok komutan da dünyevî ve uhrevî müjdelerle askerlerine heyecan yüklemiştir.
Seyr u süluk yoluna intisab etmiş bir dervişin gönlüne ümitsizlik virüsü düşmüş ise artık onun gözünde evrâd ü ezkârın önemi azalır, ağırlaşır ve nihâyet biter. Manevî yolculukta koşarken topallamaya başlar, gönlü Mevlâ’ya değil de Leylâ’ya doğru akar. Bu sebepledir ki hakiki mürşitler, etraflarına hep ümit rayihası yayarlar. Onların huzurlarına hüsn-i niyetle giren herkes, gönül âleminde bir bahar havasının esmeye başladığını hisseder. Artık böyle bir iklimde rengârenk ümit çiçekleri açar.
ÜMİDİNİ KESME
Mevlânâ –kuddise sirruh- der ki:
“Aman, sakın ha gökyüzünün nurundan ümidini kesme. Cenâb-ı Hak dilerse, ilâhî nûr, bir an içinde sana da ulaşıverir. Ümitsizlikleri Hakk’a arzedin ve O’ndan rahmet ve hidayet ümidinde bulunun ki, devasız dertten, yani kalbinizin kararmasından, paslanmasından kurtulasınız.
Kaya gibi sert, mermer gibi katı da olsan, eğer bir Allah dostuna kavuşacak yahut onun eli sana değecek olursa bir cevhere dönersin. Tertemiz Allah dostlarının sevgisini canının ta içine yerleştir. Gönüllerinden cihana sürur yayılan ariflerden başkasına gönül verme”.35
"BİR NEFESTE NİCE HALLER LUTFEDİLİR"
Ehlullâh son ana kadar “Bir nefeste nice haller lutfedilir” ümidiyle Hakk’a hüsn-i zan besleyerek bir ömür sürmüş ve neticede taklidden tahkike geçmişlerdir. Hâce Âlâeddin Atâr’ın –kuddise sirruh- şu sözü çok anlamlıdır:
“Ben kefil olurum ki, bu yola taklitle giren bile yine tahkike erişir. Hoca Bahaeddin Nakşibend Hazretleri, bana, kendilerini taklit ile başlamamı emrettiler. Kendilerinden taklit ettiğim her şeyi yine taklit ile götürmekteyim. Elbette bir gün eser ve neticesini görürüm”.36
ŞEYTANİ VESVESE
Ümit bu kadar önemli olduğu içindir ki “farzlardan sonra en önemli ibadetlerden biri de insanların gönlüne sürur vermektir”37 buyrulmuştur. Bütün bunlarla beraber her şeyde olduğu gibi ümit verme konusunda da dengeyi iyi muhafaza etmek, son derece önemlidir. İnsanlara gerçekçi olmayan boş vaatlerle ümit dağıtmak, Kur’an’da şeytânî bir vesvese olarak nitelendirilir. Korku ve ümit dengesinde, ümit tarafının bir derece ağır basması, kişinin hayat kalitesini geliştirme yönünde onu müspet yönde motive edecek ve yüreğine güçlü bir enerji yükleyecektir.
Sıkıntılı, yıkık ve mahzûn gönüllere ümit aşılamak ne kudsî bir görevdir! Buna mukabil Allah’ın kullarının ümitlerini söndürmeyi bir marifet sayan kimse, ne talihsiz bir kimsedir! Böylelerinin dostluğu da, rehberliği de insanın içini ve dünyasını zifiri karanlığa boğar. Bu kimselerden hayır ummak muhaldir.
Gönül seferinde Mevlâ’ya güvenip yola çıkmalı ve sürekli ümit esintileri ile gönlü ferahlatmalıdır.
35) Şefik Can, Mesnevî Tercümesi, IV, 415-416; Şefik Can, Mesnevî Tercümesi, II, 514.
36) Mevlânâ Ali b. Hüseyin, Reşâhât (Çev. Necip Fazıl Kısakürek), sh. 1
37)Taberânî, Kebîr, XI, 71/1
Kaynak: Dr. Adem Ergül, Göklere Yolculuk Var, Erkam Yayınları