Gönülleri Fethetmenin En Güzel Yolu
Kalplerin müellifi olan Hz. Muhammed Mustafa –sallalahu aleyhi ve sellem- Efendimizin merhameti bütün alemleri kuşatmıştır. O’nu sevmek demek, onun gibi olmamız demektir. Bu yüzden müslümanın en önemli vasfı Efendimiz gibi merhametli ve ihsan sahibi olmaktır.
Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede: “…Allah sana ihsân ettiği gibi, sen de (insanlara) ihsân et!..” (el-Kasas, 77) buyurmaktadır.
“İhsân”, aynı zamanda İslâm'ın en güzel fiilî tebliğ şeklidir. Zira insan, ihsâna mağlûptur. Beldeler kılıçla, gönüllerse iyilik ve ihsân ile fethedilir.
İyilik ve ihsanda bulunulan kimse düşmansa, düşmanlığı azalır, hattâ belki zâil olur. Ne dost ne düşmansa, dostluğa yaklaşır. Dost ise bu dostluğu daha da kuvvetlenir.
MERHAMET PEYGAMBERİ
Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz, müslümanlara yıllarca her türlü zulmü revâ gören Mekkeli müşriklere, açlık ve kıtlığa mâruz kaldıklarında erzak göndermişti. Böylece vaktiyle müslümanlara ambargo uygulayıp onları açlıktan ölüme terk etmiş olan müşriklere bile İslâm’ın ne kadar yüksek bir ahlâk anlayışına sahip olduğunu fiilen tebliğ etmişti.
Nitekim Mekke Fethi'nde de îlân ettiği umûmî af neticesinde İslâm ahlâkının ihtişâmına tekrar hayran olan Mekke ahâlîsi, O Rahmet Peygamberi'ne:
“–Sen, kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin! Kerem ve iyilik sahibi bir kardeş oğlusun!..” diyerek İslâm ile şereflenmişlerdi.1
Nitekim âyet-i kerîmede buyrulur:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.” (Fussilet, 34)
KALPLERİN MÜELLİFİ
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in, İslâm'ın ilk yıllarında, ashâbının fakirlerine ilâveten “müellefe-i kulûb” denilen ve kalpleri kazanılmak istenen gayr-i müslimlere de infaklarda bulunması, bu hakîkatin en bâriz numûnesidir.
Fakat bu hakîkatin mefhûm-i muhâlifince, mü'minler olarak, kâfir veya fâsıkların yardımlarına muhâtap olmaktan da son derece sakınmak îcâb eder. Zira böyle kimselerden herhangi bir yardım görmek, onlara sempati duymaya sebep olur. Bu ise onların yanlışlarına karşı gönüldeki muhâlefet hislerinin zayıflamasına, zamanla da tâvizlere sebebiyet verir.
Dipnotlar: 1) Bkz. İbn-i Hişâm, IV, 32; Vâkıdî, II, 835; İbn-i Sa’d, II, 142-143.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 363. Sayı Mayıs 2016
YORUMLAR