Gönüllü Türk Gençleri Afrika’da Gençlere Rol Model Oluyor

Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürü Tutkun, "Türk gençlerini gören Afrika insanının özgüveni arttı. Afrika gençliği, 'Türkiye kendi ayakları üzerinde durmayı başardı, biz de yapabiliriz.' demeye başladı." dedi.

Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Genel Müdürü Mustafa Tutkun, "Türk gençlerini gören Afrika insanının özgüveni arttı. Afrika gençliği, 'Türkiye kendi ayakları üzerinde durmayı başardı, biz de yapabiliriz.' demeye başladı. Afrika'ya gönüllü giden Türk gençleri kıtadaki gençlere rol model oluyor." dedi.

TDV Genel Müdürü Tutkun ile Türkiye Maarif Vakfı (TMV) Başkan Vekili Büyükelçi Hasan Yavuz, Türkiye'nin son yıllarda devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla gönüllülük esasına dayalı farkındalık ve tecrübe paylaşım projeleriyle gençleri Afrika kıtasına yönlendirmesine ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Tutkun, Afrika'ya giden Türk gençlerinin oradaki Müslüman toplulukların durumlarını gözlemleme fırsatı olduğunu, böylece gençlerin bilinçlenerek karşılaştıkları durumlara ilişkin fikir üretme ve bir şeyler yapma ihtiyacı hissettiğini söyledi.

Diyanet Vakfı bünyesindeki yüzlerce burslu öğrenciyi bazı organizasyonlarla kıtaya gönderdiklerini aktaran Tutkun, şunları kaydetti:

"Afrika'ya gidenlerde iki yan etki oluşuyor. Birisi kıtadaki hayatları, durumları görünce dertleniyorsunuz, sizi dertli yapıyor. İkincisi de ziyaretler sizi bağımlı yapıyor, sürekli gitmek istiyorsunuz, yaşananları görünce sürekli bu tür çalışmalara katılmak istiyorsunuz."

Tutkun, Türkiye'de yerel düşünen bir gencin Afrika'ya gidince "Ben bir şeyler yapmalıyım ve bunu dünya çapında yaymalıyım." algısı kazandığını vurguladı.

"TÜRK GENÇLERİNİ GÖREN AFRİKA İNSANININ ÖZGÜVENİ ARTTI"

TDV Genel Müdürü Tutkun, "Afrika'ya giden her bir gencimiz, vatandaşımız içinde bulunduğu nimetlerin farkına varıyor ve sahip olduğu medeniyetin gittiği ülkelerdeki karşılığını görüyor. Bu gençler, Osmanlı ve bakiyesi Türk milletinin dışarıda nasıl bir imajının olduğunu görme fırsatını yakalıyor." diye konuştu.

Türkiye'den Afrika'ya yapılan ziyaretlerle kıtadaki Müslümanlarda da bir farkındalık oluştuğunu dile getiren Tutkun, "Daha önce Batı'ya mahkum edilen, Batı dışında alternatifi olmayan bu insanlar, Türkiye'nin onlar için ticari alanda, eğitim alanında, insani yardım alanında bir alternatif olduğunu görmeye başladı. Türk gençlerini gören Afrika insanının özgüveni arttı. 'Türkiye kendi ayakları üzerinde durmayı başardı, biz de yapabiliriz.' demeye başladı. Afrika'ya gönüllü giden Türk gençleri kıtadaki gençlere rol model oluyor. Asıl yola çıktığımız nokta da buydu ve bunu başardık." ifadelerini kullandı.

Gidenlerin bölge insanıyla yakaladıkları etkileşimin oradaki insanlara da Türkiye ile duygusal bağlarını yeniden pekiştirme, geliştirme imkanı sağladığını vurgulayan Tutkun, Türkiye'nin Afrika'da bıraktığı pozitif etkinin kısa sürede değil uzun vadede ölçülmesi gerektiğini, orada kalıcı izler bırakmanın yolunun ise kıta insanının kendine yetebilir hale gelmesini sağlamaktan geçtiğini söyledi.

"AFRİKA'DA 10 OLAN TÜRK BÜYÜKELÇİLİĞİ SAYISI BUGÜN 40'A YAKLAŞTI"

TMV Başkan Vekili Büyükelçi Hasan Yavuz da ilk olarak Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından 1998'de başlatılan Türkiye'nin Afrika Açılım Projesi'nin daha sonra darbeler ve engellerle akamete uğratıldığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2005'te Başbakanlığı döneminde projeyi tekrar faaliyete geçirdiğini anımsattı.

Türkiye'nin kıtadaki varlığının bu süreçte gözle görülür şekilde arttığını ifade eden Yavuz, 2005'e kadar kıtada 10 civarında olan Türk Büyükelçiliği sayısının bugün itibarıyla 40'a yaklaştığını, Türk Hava Yollarının (THY) kıtadaki destinasyon sayısının da 50'nin üstüne çıktığını belirtti.

Yavuz, "Avrupa'nın kıtada izlediği sömürgecilik anlayışından sonra Türkiye'nin tarihten gelen ortak kültür, medeniyet, din ve kardeşlik duygusuyla kıtaya yönelmesi yerel insanlarca fark edilip takdir toplamaya başladı." dedi.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), TMV, TDV, Türk Kızılayı ve Türk sivil toplum kuruluşlarının Afrika ülkelerinde eğitim, sosyo-kültürel ve ekonomi alanında önemli projeler gerçekleştirdiğine dikkati çeken Yavuz, gençlerin bu kurumlar vasıtasıyla önemli roller üstlendiğini kaydetti.

Büyükelçi Yavuz, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) yıllardır özellikle Türk gençliğini kandırarak yurt dışına götürdüğüne ve karanlık emelleri uğrunda harcadığına işaret ederek "TMV bugün bu okulları Türkiye'nin bünyesinde toparlamaya başladı. Milletimizin alın teri ve bağışlarıyla kurulan bu eğitim müesseseleri hakiki sahiplerine teslim edilmeye başlandı. Burada istihdam edilecek kişiler ve eğitim gören öğrencilerimizin ileride Türkiye-Afrika ilişkilerinde önemli atılım gerçekleştireceğine inanıyorum." ifadelerini kullandı.

Yavuz, Türkiye'nin Afrika'ya açılım politikasının temelinde "adalet, hoşgörü ve ortak kalkınmanın" yer aldığını ve bu idealin kıtada barışa dayalı ortak bir gelecek inşa edeceğini vurguladı.

AFRİKA'YA GİDEN GÖNÜLLÜ GENÇLER

Öte yandan Çankırı Karatekin Üniversitesi öğrencisi Ceyhun Doğan, TİKA Tecrübe Paylaşım Programı kapsamında ağustosta Somali'ye gönüllü giden gençler arasında yer alıyor.

Somali'de Al Haramein Yetimhanesi'nin tadilat çalışmalarına katılan Doğan, Türk milletinin tarihin her döneminde mazlum coğrafyalara el uzattığını, böyle bir milletin bireyi olmaktan mutluluk duyduğunu dile getirdi.

Doğan, "Dünya üzerinde adalet getirilmesi bekleniyorsa Afrika insanlarının bu düzendeki yeri asla göz ardı edilemez. Somali ziyareti benim için başlangıç oldu. Allah'ın izni ve devletimizin gücüyle bundan sonra Afrika'ya giden her yolda kendimize bir vazife çıkarıp yardımlarına koşacağız." diye konuştu.

TİKA ve Türk sivil toplum kuruluşlarının Afrika programları aracılığıyla Kamerun, Fas, Cibuti, Burkina Faso, Fildişi Sahili ve Somali gibi Afrika ülkelerini ziyaret ettiğini belirten İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Usame Targal da Afrika'yı belgesellerden değil, bizzat yerinde tanıma imkanı bulduğunu, bu sayede kıta ve insanı hakkında kafasında daha net bir portrenin oluştuğunu kaydetti.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.