Göz Kayması Neden Olur?

Şaşılık sanılanın aksine tedavisinde geç kalındığında göz tembelliği gibi önemli bir probleme neden olabiliyor.

Gözlerin aynı hizada olmaması ve senkronik göz hareketlerinde paralelliğin bozulması olarak nitelendirilen şaşılık daha çok estetik bir problem olarak düşünülüyor. Ancak sanılanın aksine tedavisinde geç kalındığında göz tembelliği gibi önemli bir tabloya neden olabiliyor. Şaşılığın en tipik belirtisi ise bir göz düz bakarken, diğerinin dışa, içe, aşağıya veya yukarı doğru kayması. Kimi zaman kaymanın her iki gözde görülmesi de diğer tipik belirtisini oluşturuyor. Ancak dikkat, kaymalar hafif düzeyde olduğunda veya baş ağrısı gibi akla gelmeyen belirtiler verdiğinde çocuğun gözlerindeki şaşılık gözden kaçabiliyor. Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Özgül Altıntaş "mikrotropya" olarak adlandırılan küçük miktardaki kaymaların da göz tembelliği için belirgin olan kaymalar kadar risk oluşturduğu uyarısında bulunarak, "Dolayısıyla tanı ve tedavinin gecikmemesi için her çocuğun hiçbir yakınması olmasa bile belirli periyotlarla rutin muayeneden geçmesi göz sağlığı açısından çok önemli" diyor.

BELİRTİLERE DİKKAT!

- Gözlerin senkronik hareketlerinin kaybolması.

- Bir gözü özellikle ışıklı ortamlarda kısma.

- Fotoğraflarda gözlerden yansıyan kırmızı reflenin sarıya dönmesi.

- Başın ve/veya yüzün bir yöne çevrilmesi.

- Yürümeden sonradan gelişen dengesizlik.

- Baş ağrısı

ŞAŞILIĞIN NEDENLERİ

Şaşılığın gelişiminde pek çok nedenin rol oynadığı düşünülüyor. Altıntaş şaşılıkta genetik geçiş söz konusu olduğu için aile öyküsü olan çocuklarda riskin daha da yükseldiğini vurgulayarak diğer etkenleri şöyle anlatıyor: "Annenin hamilelik döneminde geçirdiği bir hastalık, erken doğum, zor ve uzamış doğum, doğum sonrası travma, yüksek ateşli bir hastalık ve havale öyküsü olan çocuklarda şaşılık görülme riski artıyor. Bunların yanı sıra göz numarası yüksek olan çocuklar da net görmeye çalıştıkça gözlerde kayma sorunu ortaya çıkabiliyor."

6. AYDA GÖZ MUAYENESİ YAPTIRIN

Sağlıklı görme gelişimine engel olan her durum göz tembelliği ile sonuçlanıyor. Dolayısıyla sürekli aynı gözde şaşılık problemi olan çocuğun bu sorunun yaşandığı gözünde göz tembelliği gelişiyor. Üstelik göz tembelliğinde sadece görme keskinliğinde azalma olmuyor, aynı zamanda çocuğun derinlik algısı da bu durumdan olumsuz etkileniyor. Bu nedenle hiçbir yakınma olmasa bile her çocuğun 6. ayda, 1-3-3.5 yaşlarında ve 6. yaşta rutin göz muayenesinden geçmesi gerekiyor.

TEDAVİSİ VAR MI?

Çocukluk döneminde görme duyusunun gelişimi 7-10 yaş arasında tamamlanıyor. "Bu yaş dönemi bizim için çok önemli" diyen Altıntaş bunun nedenini şöyle açıklıyor: "Çünkü tanı ne kadar erken konursa tedaviye yanıt o kadar iyi oluyor. Bu yaş döneminden sonra yapılan tedavilerde ise görme keskinliği artmıyor. Çocukluk dönemini geçirdikten sonra şaşılık cerrahisi sonrası beyinde gözlerin yeni pozisyonuna adaptasyon merkezlerinin uyum kabiliyeti azaldığı için başarılı ameliyat sonrasında bile çift görme sorunu gelişebiliyor."

Altıntaş hangi tedavi yöntemine başvurulacağına şaşılığın tipi, yaş ve görme keskinliği gibi pek çok değişkene bakılarak karar verildiğini belirtiyor. Bazı şaşılık tiplerinde gözlük tedavisiyle bu soruna kesin çözüm sağlanabildiğine işaret eden Altıntaş sözlerine şöyle devam ediyor: "Dolayısıyla tedavinin ilk basamağını çoğunlukla düzenli gözlük kullanımı oluşturuyor. Gözlüğe rağmen kayma devam ediyorsa cerrahi tedavi düşünülüyor. Cerrahi öncesi ve sonrası gözlük kullanımına devam edilebiliyor. Göz tembelliği olan çocukta yine aynı süreçte göz kapama tedavileri yapılıyor. Düşük kaymaların olduğu mikrotropya tedavisinde ise genellikle cerrahi yöntemin yeri olmuyor. Tedavi iki gözdeki kırılma kusuru farkının gözlükle düzeltilmesi ve göz tembelliği için göz kapama tedavisinin planlanması ile takibinden oluşuyor."

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.