Gözyaşı İle İlgili Hadis-i Şerifler
Peygamber Efendimiz’in gözyaşının ehemmiyeti hakkında söylediği hadisleri sizin için derledik.
Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurdu:
“Allah korkusuyla gözyaşı döken kişi, sağılmış süt memeye dönmedikçe cehenneme girmez.” (Tirmizî, Zühd, 9)
Resûlullah şöyle buyurmuştur:
“Sinek başı kadar bile olsa gözünden Allah korkusuyla yaş çıkan ve bu yaşı yanaklarına değecek kadar akan hiçbir mü’min yoktur ki Allah onu ateşe haram etmesin!” (İbn-i Mâce, Zühd, 19)
Ebû Ümâme Suday İbni Aclân el-Bâhilî’den (r.a) rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
“Allah katında hiçbir şey, iki damla ve iki izden daha sevimli değildir: Allah korkusuyla akıtılan gözyaşı damlası ve Allah yolunda dökülen kan damlası. İki iz ise, Allah yolunda çarpışırken alınan yara izi ve Allah’ın emrettiği farzlardan birini yerine getirmekten kalan kulluk izidir.” (Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 26)
İbni Ömer’den (r.a) rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
“Yedi kimseyi Allah Teâlâ kendi gölgesinden başka gölge bulunmayan kıyamet gününde, gölgesinde barındıracaktır. Bunlar: Adaletli devlet reisi, Rabbine ibadet ederek yetişen genç, gönlü mescitlere bağlı kimse, birbirlerini Allah rızâsı için seven ve buluşmaları da ayrılmaları da bu sevgiye dayalı olan iki şahıs, itibarlı ve güzel bir kadın kendisiyle beraber olmak isteyince ‘Ben Allah’tan korkarım’diyerek buna yanaşmayan erkek, sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli sadaka veren adam, tenhâda Allah’ı anıp gözyaşı döken kişidir.” (Buhârî, Ezân 36,)
İbni Ömer’den (r.a.) rivayet edildiğine göre:
Resûlullah, yanında Abdurrahman İbni Avf, Sa’d İbni Ebû Vakkâs ve Abdullah İbni Mes’ûd Allah onlardan razı olsun bulunduğu halde Sa’d İbni Ubâde’yi ziyaret etti. Durumunu görünce Resûlullah ağladı. Onun ağladığını gören sahâbîler de ağlamaya başladılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
“Bilmez misiniz, gerçekten Allah, gözyaşı ve kalbin elemi sebebiyle kişiye azap etmez. Fakat –dilini işâret ederek– bunun yüzünden azap eder veya bağışlar” buyurdu. (Buhârî, Cenâiz 44)
Yukarıdaki hadis-i şerifler ışığında Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi'nin şu ikazını da okumanızı tavsiye ediyoruz:
Bu nebevî beyanlardaki müjdenin mânâsını da yanlış anlamamak gerekir. Zira hadîs-i şerîflerde verilen müjdeler, Kitap ve Sünnet muhtevâsında bir hayat yaşamaya ilâveten, yine de âkıbeti hakkında emin olmayıp Allah korkusuyla gözyaşı dökmenin fazîletini ifâde etmektedir. Yoksa ilâhî emir ve nehiylere riâyet etmediği hâlde; felâketler, ölümler veya benzeri hâdiseler üzerine geçici bir an için Allah korkusundan dolayı döktüğü gözyaşlarıyla ebedî kurtuluşa ereceğini düşünmek -daha önce de ifâde edildiği üzere- şeytanın, ilâhî affa güvendirerek insanı kandırmasına benzer. Bu ise dehşetli bir gaflet ve hazin bir aldanış olur.
Tabiî ki Allah Teâlâ, dilediği kulunu bir sebeple veya sebepsiz olarak da affedebilir. Bununla birlikte müʼmine düşen, bütün kulluk vazifelerini elinden geldiği kadar yaptıktan sonra, sâlih amellerine de, döktüğü gözyaşlarına da güvenmeyip dâimâ tevbe-istiğfâr ederek Allâhʼın af ve mağfiretini ümîd etmektir. Bu hususta evliyâullâhʼın havf ve recâ, yani korku ve ümit hâli, bizlere en güzel örnektir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları