Gül Baba Türbesi İçin Restorasyon Çalışmaları Başladı

Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de bulunan Gülbaba Türbesi’nin restorasyonuna yönelik kazı çalışmaları Türk İşbiriliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nın (TİKA) desteğiyle başladı.

Macaristan’da önemli projelere imza atan TİKA projelerine yenilerini eklemeye devam ediyor. Bu kapsamda Macaristan’da birçok alanda projelere gerçekleştiren TİKA’nın katkılarıyla Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de bulunan Gülbaba Türbesi’nin restorasyonuna yönelik kazı çalışmalarına başlandı.

ÜÇ ADET MEZAR BULUNDU

Budapeşte Tarih Müzesinden arkeologlar ve bilim insanlarının katılımıyla gerçekleşen kazı çalışmalarına TİKA aracılığıyla Türkiye’den getirilen uzman heyeti de katıldı. Türbe içerisindeki raspa ile çevresinde yapılan sondaj ve kazı faaliyetlerini yerinde inceleyen uzman heyet, kazı alanı proje sorumlusu ve Budapeşte Tarih Müzesinde görevli arkeolog Adrienn Papp ile bilgi alışverişinde bulundu. Kazı çalışmaları esnasında Türbe’nin doğusunda iki, güney doğusunda ise bir adet mezar bulunduğu tespit edildi. Bulunan mezarlardan birinin Müslüman bir çocuk, diğerinin ise yetişkin bir Hristiyan’a ait olduğu gözlendi. Söz konusu üç mezar antropologların incelemesi ve karbon testi ile dönemlerinin belirlenmesi amaçlarıyla yerlerinden kaldırılmış olup önümüzdeki süreçte Hristiyan mezarı müzede sergilenecek, müslüman mezarı ise yine Türbe etrafına defnedilecek.

TÜRBE KİLİSEYE ÇEVRİLMİŞ

Türbe içerisinde seyyar iskele ile yapılan boya ve sıva raspa çalışmaları neticesinde duvar malzemesinin yonu taşı, kemer ve kubbelerin ise tuğladan yapıldığı ortaya çıkarıldı. Aynı şekilde sıva raspa çalışmasında batı duvarındaki kapatılmış pencereye ait dolgu ve kenarlarında orjinal şöve taşları ortaya çıkarıldı. Türbe’nin kiliseye çevrildiği dönemde pencerelerin kemer içlerinin biçimi değiştirilerek Avusturya-Barok tarzı elips formlu pencere haline getirildiği biliniyor.

TÜRBE İLK OLARAK 1543 YILINDA YAPILMIŞ

TİKA’nın kazılar için getirmiş olduğu uzman heyetinden Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşiv Şube Müdürü Mevlüt Çam, arşivlerde Gül Baba türbesinin ilk olarak 1543 yılında Budin Beylerbeyi Mehmet Bey tarafından yaptırıldığının yazdığını ve belgelerden Mehmet Paşa’nın türbe dışında tekke, derviş odaları, bahçeler, bağlar, menziller ve evler de yaptırdığının anlaşıldığını belirterek restorasyonun tamamlanmasının ardından derviş odalarının yapılması gerektiğini söyledi. Heyet üyelerinden Gazi Üniversitesi'nde edebiyat tarihi alanında çalışmalar yapan Dr. Mustafa Tatcı, Gül Baba gibi mana erlerine ait türbelerin tapu kayıtlarımız olduğunu, bu eserlerin ihya edilmesi gerektiğini, Vakıflar Genel Müdürlüğünden elde edilen bilgiler ve edebi eserlerdeki bilgiler ışığında hem bilgi hem de fiziki bina olarak Gül Baba Türbesinin restorasyonunun şart olduğunu, sadece Gül Baba ile yetinmeyerek diğer türbe ve edebi eserlerin de ihya edilerek yeniden gündeme getirilmesi, felsefelerinin işlenmesi ve gelecek nesillere aktarılması gerektiğini söyledi.

GÜL BABA KİMDİR?

Gül Baba Türbesi, adını Kanuni Sultan Süleyman'ın Budin Seferi’nde şehit olan Cafer adlı Bektaşi dervişinden alan, Türk Büyükelçiliğinin yıllardır yakından ilgilendiği, tanınmış tarihi bir anıt niteliğinde bir mekân. Kavuğunda taşıdığı gül nedeniyle dervişin adı “Gül Baba” olmuş, Türbe’nin bulunduğu tepeye de Macarlar “Gül Tepe” demişlerdir.

Merzifonlu olduğu ve Cafer ismini taşıdığı belirtilen Gül Baba’nın zamanın Macar halkı tarafından çok sevildiği, adına operetler ve romanlar yazıldığı rivayet ediliyor. 1541 yılında Budin kuşatması sonrası hayatını kaybeden Gül Baba için Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle bir türbe inşa edilmiş ve buraya defnedilmişti.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Geçen sene Macaristan'a gittiğimde Gül Baba'ya da uğradım. Gül Baba Utca (Gül Baba sokağı) var. Gül Babamız güller içinde bir bahçede yatıyor. Budapeşte'nin üst kısımlarında kalıyor anıtmezarı. Yalnız oradaki görevliler bangır bangır müzik dinliyorlardı ve tek başıma olduğum için birşey söylemeye korktum. ziyarette duamı edip ayrıldım oradan. Vesselam.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.