Günah İşlenen Yerlerden Uzak Durmanın Önemi

Radyasyonun vücuda verdiği zarar gibi ruha tesir eden günah işlenen yerlerden uzak durmanın önemi nedir? Tebuk seferinde yol üstündeki kuyudan su alan ve aş yapan sahabeye Peygamber Efendimiz neden dökmelerini ve yememelerini söylemiştir?

Tebük Seferi’nde yaşanan câlib-i dikkat bir hâdise de şudur:

Bu zor sefer esnasında susuz kalıp yorulan Rasûlullah ve ashâbı, Semûd Kavmi’nin helâk edildiği Hicr bölgesinde konaklamışlardı. Sahâbe, oradaki kuyulardan ihtiyaçları için su almış ve bu sudan hamur yoğurmuşlardı.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onlara aldıkları suyu dökmelerini, yaptıkları hamurları da develere yedirmelerini ve ancak Sâlih -aleyhisselâm-’ın devesinin gelip su içtiği diğer kuyudan su almalarını emretti. (Bkz. Buhârî, Enbiyâ, 17; Müslim, Zühd, 40)

Demek ki;

İsyan ve günahtan hâsıl olan zulmet, maddeye bile tesir etmektedir. Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; aradan asırlar geçmesine rağmen, ilâhî kahrın tecellî mekânı olması dolayısıyla ashâbını oradaki sulardan sakındırdı.

Yine Peygamberimiz; hac esnasında da Muhassir Vâdisi’nden hızlıca geçmiş, sahâbe-i kiram hayretle;

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Ne hâl oldu ki süratlendiniz?” diye sorunca Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–Cenâb-ı Hak, bu mevkide Ebâbil kuşlarını göndererek Ebrehe’nin fil ordusunu helâk etmişti. O kahırdan bir hisse gelmesin diye hızlandım…” buyurdular. (Nevevî, Şerhu Müslim, XVIII, 111; İbn-i Kayyım, II, 255-256)

Bu hâdisenin üzerinden de uzun bir zaman geçmişti.

Demek ki;

Fâsıklardan uzak durmak gerektiği gibi, Cenâb-ı Hakk’ın lânet ettiği fiillerin işlendiği mekânlardan dahî uzak durmak lâzımdır.

Kaynak: osmannuritopbas.com

İslam ve İhsan

İYİ VEYA KÖTÜ AMELLER MEKÂNLARA TESİR EDER Mİ?

İyi veya Kötü Ameller Mekânlara Tesir Eder mi?

İYİ VEYA KÖTÜ AMELLER MEKÂNLARA TESİR EDER Mİ?

İyi veya Kötü Ameller Mekânlara Tesir Eder mi?

SEVAPLARIN KATLANDIĞI ORTAMLAR

Sevapların Katlandığı Ortamlar

HEMHAL OLMAK NE DEMEK?

Hemhal Olmak Ne Demek?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.