Günahlardan Temizlenmeye ve Hakk’ın Rızasına Vesile
Hac ve umreyi “mebrûr” olarak îfâ edebilmek, günahlardan temizlenmeye ve Hakk’ın rızâsına vesîledir.
Bütün ibadetler gibi hac ve umre ibadetlerinin, ind-i ilâhîde makbûl olabilecek bir kıvamda edâ edilmesi, bir îman ve irfan ufkudur. Zira hac ve umreyi -mâruf tâbiriyle- “mebrûr” olarak îfâ edebilmek, günahlardan temizlenmeye ve Hakk’ın rızâsına vesîledir. Yani bu ibadetlerden arzu edilen netice, onları ancak Hak Teâlâ’nın râzı olduğu kıvâmda yerine getirebilmekle hâsıl olur.
HACCA NİYET
Bu meyanda Şiblî Hazretleri’nin haccetmiş birine, haccın kalbî cihetine işaret ederek söylediği şu sözler, çok ibretli bir îkaz ve irşad mâhiyetindedir:
“Hacca niyet ettiğinde, bugüne kadar işlediğin mâsiyetlere tevbe edip sırât-ı müstakîme yönelmediysen, hakîkatte niyet etmiş olmazsın…
İhrâm için elbiseni çıkarırken bütün mâsıyetlerden de soyunmadıysan hakîkatte ihrâma girmiş olmazsın. Hac için guslederken bu temizlik, sendeki mânevî kirleri ve kalbî illetleri de temizlemediyse hakîkatte temizlenmiş olmazsın...
Harem-i Şerîf’e girerken bütün haramları ve Hak’tan uzaklaştıran her türlü söz ve davranışı terk etmeye söz vermediysen gerçekte Harem’e girmiş olmazsın…
Kurban keserken aşırı nefsânî isteklerini ve irâdeni Hakk’ın rızâsında yok etmediysen gerçekte kurban kesmiş olmazsın…
Şeytana taş atarken içindeki cehâleti ve vesveseleri de taşlayamamışsan, sende ilim ve irfan hâsıl olmamışsa hakîkatte taş atmış sayılmazsın…
Kâbe’yi ziyaret vesîlesiyle sende ilâhî ikramlar arttı mı, gönlün huzur ve sürûr ile doldu mu? Zira hadîs-i şerîfte:
«Hacılar ve umre yapanlar Allâh’ın ziyaretçileridir. Ziyaret edilenin, kendisini ziyaret edene ikrâm etmesi bir haktır.» buyrulur. Sen bu ikrâmı fark edemediysen hakîkatte ziyaret etmiş sayılmazsın…”[1]
Dipnot:
[1] Bkz. İbn-i Arabî, el-Fütuhâtü’l-Mekkiyye, tahkik: Osman Yahya, Kâhire, 1986, X, 133-138.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları
YORUMLAR