Güney Sudan Acil Yardım Bekliyor

Güney Sudan, 2011'den bu yana yağışların azalmasıyla baş gösteren kuraklık ve siyasi istikrarsızlığın beraberinde getirdiği iç çatışmalar nedeniyle şiddetli kıtlık ve açlıkla boğuşuyor.

Güney Sudan'ın özellikle kuzey bölgesini etkisi altına alan kuraklık ve kıtlık, yaklaşık 5 milyon kişiyi etkiledi. Gıda ve ilaç gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayan Güney Sudanlılar komşu ülkelere sığınmak zorunda kaldı.

Güney Sudan'dan komşu ülkelere giden mülteci sayısı ise 1,5 milyonu aşmış durumda. Ülke nüfusunun yarısına yakınını etkileyen kıtlığın, uluslararası toplumdan gıda yardımı gelmemesi halinde yayılmasından endişe ediliyor.

Uganda 698 bin, Etiyopya 342 bin, Sudan 305 bin, Kenya 89 bin, Kongo Demokratik Cumhuriyeti de 68 bin Güney Sudanlı mülteciye yaklaşık 2 yıldır ev sahipliği yapıyor.

İÇ SAVAŞ EKONOMİYİ ZORLUYOR

Ülkedeki siyasi istikrarsızlık, 50 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği iç savaş ve devam etmekte olan kabileler arasındaki çatışmalar, Güney Sudan devletinin gelirlerinin büyük bölümünü savunma ve orduya harcamasına neden oluyor.

Birleşmiş Milletlerin (BM) araştırmalarına göre, Güney Sudan, olması gerekenden iki kat daha büyük bir orduya sahip. Devlet bütçesinin önemli bir bölümünün orduya ayrılması ekonomik anlamda oldukça zor durumda olan Güney Sudan halkının geçimini daha da güçleştiriyor.

Bu durum ayrıca devletin sağlık, gıda ve eğitim gibi alanlara yatırım yapmasına engel olarak ülkedeki kıtlık ve açlık kriziyle mücadeleyi neredeyse imkansız hale getiriyor.

GÜNEY SUDAN PETROL ZENGİNİ

Sudan'dan 2011'de ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Güney Sudan'ın ekonomisi petrol gelirlerine dayanmasına rağmen çıkan petrolü işleyecek tesis ve altyapı ülkede bulunmuyor. Ülke, petrolün işlenmesi konusunda hala Sudan'a bağımlı durumda. Ayrıca petrol zengini Güney Sudan'da Çin'in geniş çaplı yatırımları da mevcut.

Zengin yer altı kaynakları ve tarıma elverişli toprakları olan Güney Sudan'da halk yiyecek ekmek bulmakta zorluk çekiyor. Ülkede şu an 4,9 milyon kişi acil yardım bekliyor.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.