Günümüzde Artan Batıl İnançlar ve Bidatler

İnsanlar gayba dair bir şeyler öğrenmeye olan merkaları yüzünden günümüzde artan batıl inançlar ve bidatler nelerdir? Bunlara karşı Müslümanın bakışı nasıl olmalıdır? Allah muhafaza şirke kadar götürecek batıl inançlar ve bidatler ve dikkat etmemiz gereken hususlar...

İnsanlar gayba dair bir şeyler öğrenmeye merak duyarlar. Bunun için gizli ilimler adı altında; cin çağırma, el falı, kahve falı, cifir ve benzeri türlü türlü yollara başvuranlar olmuştur.

Ruh çağırma hâdisesinin aslı yoktur. İnsanlar vefât ettikten sonra, ruhları melekler tarafından kabzolunup berzah âlemine intikal ettirilir.

Kur’ân-ı Kerim’de çeşitli âyetlerde bildirildiği üzere;

Bazı cinler, insanların, bu gizli varlık âlemine olan merakını istismâr etmek, insanları kandırmak ve korkutmak yolunda bazı davranışlar sergilerler. Ruh çağırma diye adlandırılan hâdiselerde temas kurulan varlıklar, aslında cinlerdir.

Cinler gaybı bilmezler. Ancak mâzîye dair mahdut bir bilgileri olabilir. Bu noktada da hadîs-i şerîfin beyanıyla, küçük bir hakikat kırıntısını, birçok yalanla karışık söylerler.

Bizim o âlemle temas kurmak gibi bir vazifemiz yoktur.

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Şu da gerçek ki; insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazı kimselere sığınırlardı da, onların taşkınlıklarını artırırlardı.” (el-Cin, 6)

Bu varlıklardan korkanlar; Felâk-Nâs, Âyetü’l-Kürsî ve benzeri muhafaza edici âyet ve nebevî duâlarla Allâh’a sığınmalıdır.

Günümüzde arttığına dair şeyler duyduğumuz bir başka bâtıl inanış da astrolojidir:

BURÇLAR…

Burçlara bakarak bazı mânâ ve hükümler çıkarmak bid‘attir, yanlıştır. Yıldızların vaziyet ve hareketlerinden hükümler çıkarmak, Keldânîlerden kalma yanlış bir âdettir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Sünnet-i Seniyye’sinde böyle bir şey yoktur. Bu husustaki bazı tesadüflere aldanmamak îcâb eder. Zira Cenâb-ı Hak, kullarını imtihan için müneccimlerin ve falcıların bazı sözlerini isabetli imiş gibi çıkarabilir.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Hudeybiye’de iken gece yağan yağmurun akabinde sabah namazını kıldırdı. Namazı bitirince cemaate dönüp;

“‒Rabbinizin ne buyurduğunu biliyor musunuz?” diye sordu. Ashâbın;

“‒Allah ve Rasûlü daha iyi bilir!” diye mukabele etmesi üzerine şöyle anlattı:

“‒Buyurdu ki:

«–Kullarımdan bir kısmı mü’min, diğer bir kısmı ise kâfir olarak sabahladı.

‘Allâh’ın rahmet ve berekâtıyla bize yağmur yağdı.’ diyen, Bana inanmış; yıldızı inkâr etmiş olur.

‘Falan ve falan yıldız falan burca girdiği veya oradan çıktığı için yağmur yağdı.’ diyen de Ben’i inkâr etmiş, yıldıza inanmış olur.»” (Buhârî, Ezân, 156)

Hadîs-i şerifte, bu gibi telâkkîlerin tevhid inancına verdiği zarara işaret edilmiştir. Burçlar ve yıldızların hareketlerinden geleceğe dair mâlûmat çıkarmaya çalışmak, kader inancını da zedeler.

DİĞER BİD‘ATLER

Ay ve güneş tutulmalarında teneke çalıp, silâh atmak da bid‘attir…

Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, İslâmî temele dayanmayan halk inançlarını tashih etmiştir.

Efendimiz’in oğlu İbrahim’in vefât ettiği günlerde güneş tutulmuştu.

Halktan; güneşin, İbrahim’in vefâtından dolayı tutulduğunu düşünenler oldu. Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise tutulma esnasında iki rekât namaz kılmış ve ashâbını şöyle îkāz etmiştir:

“Güneş ve ay Allâh’ın varlık ve birliğini gösteren alâmetlerindendir. Bunlar hiç kimsenin ne ölümünden ne de hayatından dolayı tutulur. Ay ve güneş tutulması görünce Allâh’ı zikre koyulun ve namaz kılın!” (Nesaî, Küsûf, 14)

Semâda siyah bir bulut görse veya rüzgâr şiddetli esse, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in mübârek yüzünün rengi değişirdi. Bunun bir kahır tecellîsi olmasından, ümmeti adına endişe duyar ve bu hâdiseyi, Allâh’a ilticâ vesilesi eylerdi. Güneş ve ay tutulmalarında da Efendimiz bu sebeple ibâdete yönelmiş ve bunu tavsiye etmiştir. (Bkz. İbn-i Hacer, Fethu’l-Bârî, II, 634)

Şu gün şu saatte tırnak kesilmez, çamaşır yıkanmaz, dikiş dikilmez gibi inançlar bâtıldır…

İslâm’ın böyle bir yasağı yoktur. Akşam karanlıkta tırnak keserken veya dikiş dikerken herhangi bir yanlışlık yapmaktan korkulursa bu işler gündüze bırakılabilir. Bu tamamen insanların maslahatını düşünmekle alâkalıdır, dînî bir emir değildir.

Şu gün şu iş yapılmaz tarzındaki bütün inanışlar bâtıldır…

İslâm’a göre herhangi bir şeyde veya canlıda uğur ve uğursuzluk kabul etmek doğru değildir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“−Uğursuzluk yoktur. Ben, hayra yormayı tercih ederim.” buyurmuşlardı.

Sahâbîler;

“–Hayra yorma (tefe’ül) nedir?” dediler.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–Güzel, olumlu sözdür.” buyurdular. (Buhârî, Tıb, 19; Müslim, Selâm, 102)

Kurbana dair telâkkîlerde de dikkatli olunmalıdır:

Yeni alınan arabanın önünde kurban kesmek, arabayı kanın üzerinden geçirmek, bunu yapmazsa arabanın başına bir şey geleceğine inanmak bid‘attir…

İnsan, ev veya araba aldığı için şükür kurbanı kesip insanlara ikrâm edebilir.

Ancak bunun illâ evin veya arabanın önünde kesilmesi gibi inançlar yanlıştır. Burada maksat; sadece Allah rızâsı için infak ve tasaddukta bulunmak, Allâh’a şükretmektir.

Baykuşun ötmesinden, köpeğin ulumasından, kurbağanın sesini yükseltmesinden, yıldız kaymasından, göz seğirmesinden, burun kaşınmasından mânâ ve hükümler çıkarmak bid‘attir…

Remil (kum üzerine çizgiler çizmek), bakla dökmek, kurşun dökmek, fala bakmak… gibi hurâfeler de müslümanlara Mısır ve Âsurlulardan geçmiştir.

Hâsılı;

Bütün bu mâlûmat, göstermektedir ki; bir müslüman bâtıl, boş ve yanlış şeylerden kurtulmak için, hak ve doğru olanı öğrenmek mecburiyetindedir.

İmam Şâfiî Hazretleri’nin buyurduğu gibi:

“Sen kendini hakla meşgul etmezsen, bâtıl seni işgal eder.”

Müslüman ilmihâlini iyi bilmelidir. Kur’ân ve Sünnet kültürünü ikmâl etmeli, evlâtlarının da bu kültürle yetişmesini temin etmelidir.

Cenâb-ı Hak; hakkı hak bilip, ona ittibâ, bâtılı bâtıl bilip ondan içtinâb edebilmeyi, cümlemize nasip ve müyesser eylesin.

Ümmet-i Muhammed’i bâtıl inanış ve hurâfelerden muhafaza buyurup, sahih bir îman selâmeti bahşetsin.Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2023 Ay: Eylül, Sayı: 223

İslam ve İhsan

BİD’ATLARDAN SAKINMAK, KAÇINMAK İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Bid’atlardan Sakınmak, Kaçınmak İle İlgili Ayet ve Hadisler

BİDAT VE HURÂFE NEDİR?

Bidat ve Hurâfe Nedir?

BİDAT İLE İLGİLİ HADİSLER

Bidat ile İlgili Hadisler

“HER BİDAT DALALETTİR” HADİSİ

“Her Bidat Dalalettir” Hadisi

BATIL İNANÇ VE HURAFELER

Batıl İnanç ve Hurafeler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.