Günün Yarısını İki Saate Sığdırıyorlar

Bu Ramazan en uzun süre oruçlu kalacaklar Norveç'teki Müslümanlar. Norveç'teki Müslümanların oruçlu kaldıkları süre, Ramazan ayının ilk günü 21 saat 51 dakika iken,  bu süre Ramazan'ın son günü ancak 20 saate düşecek.

Norveç'teki Müslümanlar 2 saat 9 dakika içerisinde iftar edip, akşam ve yatsı namazını eda edecek ve ardından sahurlarını yapıp sabah namazlarını kılacaklar.

İskandinav ülkelerinin aksine, Pasifik ülkeleri ise Ramazan'a hem önce girdiler hem de oruçlu olarak geçirdikleri süre daha kısa. Halihazırda kış mevsimini yaşayan Avustralya'da imsak vakti yerel saatle 05.57, iftar saati ise 17.17. Avustralya'daki Müslümanlar, 11 saat 20 dakika oruç tutacak. İmsak vaktinin yerel saatle 05.47, iftar saatinin de 17.20 olduğu Yeni Zelanda'da ise 11 saat 23 dakika oruç tutulacak. Müslümanların 12 saat 39 dakika oruç tutacağı Fiji'de imsak vakti yerel saatle 05.12, iftar vakti de 17.51.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından görevlendirilen din görevlisi Erkan Ayçiçek, Broadmedows Camisi'nde kıldırdığı cuma namazında verdiği hutbede, "Cenab-ı Mevla, cümlemize şu Ramazan-ı Şerif'te aklımızı, elimizi, dilimizi, gözümüzü, kulağımızı, hırsımızı, kinimizi, nefretimizi, şehvetimizi tutmayı, bu eğitimden geçip ramazandan sonra da bunu devam ettirerek cennete yürümeyi cümlemize nasip eylesin" diye dua etti.

Din görevlisi Ayçiçek, dünyanın çeşitli bölgelerinde farklı sürelerde tutulan oruçlarla ilgili soru üzerine de şunları söyledi:

"Peygamber efendimizin hadis-i şerifi bize burada yol gösteriyor: 'Eğer kişi yalan konuşmaya, yalanla iş yapmaya devam ederse,' başka bir hadisi şerifte de 'gıybet etmeye, dedikodu etmeye devam ederse sabahtan akşama kadar aç kalmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur' buyuruyor. Bu da bize orucun 10 saat tutulması, 5 saat tutulması ile alakalı olmadığını, orucun tamamen ruh ile tutulması gerektiğini gösteriyor. Bu açıdan düsturumuz bu hadis-i şerif olmalı. Allah, bizi kulluk yaparken görmek istiyor. Saatin Avustralya olması, Mekke olması, Medine olması, Kuzey Yarım Küre olması, Güney Yarım Küre olması fark etmiyor. Allah, bizi emrini yerine getirirken haramlardan uzaklaşırken görmek istiyor, kulunu kul olarak görmek istiyor."

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.