Güvenilir Liderlerin Özellikleri

“Geliştiren ve Özgürleştiren Liderler”in en temel özelliklerinden birisi, hem güvenilir olmaları ve hem de takımına güvenebilmeleridir.

Güven oluşturamamış liderler, problem çözücü olamazlar. Zira hiç kimse, güvenmediği birisine derdini açmak istemez. Ekibine karşı sözüyle, özüyle ve duruşuyla emniyet telkin edemeyen liderler, hiçbir zaman takımlarında fedakârlık ve bağlılık şuuru oluşturamazlar.

Yönetim kitaplarında “İşi Delege Etme” ya da “Yetkilendirme” başlıkları altında incelenen bu konu, esasen yöneticinin paylaşıma açık ve personeline güven duymasıyla yakından ilgilidir.

İŞİ YA DA HİZMETİ PAYLAŞMANIN İKİ TEMEL PRENSİBİ

İşi ya da hizmeti paylaşmanın iki temel prensibi vardır:

  • Lider/yönetici, paylaşmaya açıktır.
  • Personel bilgi, beceri ve şahsiyetiyle liderine güven vermektedir.

LİDERİN YETKİ DEVREDEMEMESİNİN SEBEPLERİ

Keyfiyetli çalışanlara sahip olduğu hâlde bir liderin yetki devredememesinin sebepleri de şöyle sıralanabilir:

  • Mükemmeliyetçi yaklaşımla “en iyi ben bilirim” anlayışında olması.
  • Yerini kaybetme korkusuna kapılması. Diğer bir ifadeyle “çırağını kıskanan usta sendromu”na düşmesi.
  • Herkesin kendisine muhtaç olduğu hissiyle tatmin olması ve bundan zevk alması.
  • Ekibi tanıma, onları gereği gibi çalıştırabilme ve işleri organize etme becerisinden mahrum olması.

Bu özelliklerden herhangi birine sahip olan kimseler, yetki devredemezler. Böyleleri vehimlerinin kurbanı olup, sürekli telaş halindedirler. Stresli ve huzurdan uzak bir hayatları vardır. Ailelerine, dostlarına ve hatta kendilerine bile ayıracak vakitleri yoktur. Kendi yanlışlarının kurbanı olarak iş-kolik olmanın sarhoşluğu içinde bocalar dururlar. Bu gibi kimseler, işi ya da hizmeti büyütmek bir yana, mevcudu da küçültür ve hatta bitirirler. Zira böylelerinin gönül âlemleri daralmıştır. Herkesi suçlarlar. Nazarlarında işi devredebilecekleri hiç kimseleri yoktur. Bu nevi kimseler lider olmak bir yana, yönetici bile olamazlar.

GERÇEK LİDERLER

Gerçek liderler, başlangıçta güvenebilecekleri ekipler kurarlar. Sonra da bu ekiplerini, bilgi, beceri ve istidatlarını göz önünde bulundurarak yetkilendirirler. Hakîm bir insana, ne yapacağını söylemek yeterlidir. Nasıl yapacağını ona bırakmalıdır. Her adımı kendisi planlayan liderler, güven duyamama hastalığına yakalanırlar. Böyle liderler, strateji, hedef ve politikalar yerine, sıradan işlerle vakitlerini doldururlar. Geneli görmek yerine teferruata boğulurlar. Neticede ise büyümek yerine işiyle ve ekibiyle birlikte kendini küçültürler.

Yetki devredemeyen liderlerin yanlarında olmak, insanın kendisini tüketmesi, diğer bir ifadeyle istidatlarını köreltmesi demektir. Zira bu nevi liderler sıradan insanlarla çalışmayı severler. Yıldız çalışanlar, böylelerinin ekibinde asla tutunamazlar.

Yetki ve sorumluluk devretmesini bilen liderler, hem lider yetiştirirler, hem de iş verimini ve kalitesini yükseltirler. Çünkü çalışanlar, kendilerine yetki verildiğinde, tüm imkanlarını, istidat ve becerilerini ortaya koyar ve tüm sorumluluğu üstlenirler. Yüksek derecede işbirliği ve ekip çalışması da ancak bu şekilde sağlanabilir.

Kaynak: Dr. Adem Ergül, Şahsiyet Dili ve Geliştiren Liderlik, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.