Hac İle Umre Yapmaya Engel Olan Hususlar (Şafii Fıkhı)

Hac ile umre yapmaya engel olan hususlar nelerdir?

Kişinin farz veya nafile hac ve umre yapmasına engel olan hususlar şun­lardır:

  • Koca engeli: Koca, karısını gerek farz gerekse nafile hacca veya um­reye gitmekten men edebilir. Şafiî mezhebi dışındaki diğer mezheplere göre koca, karısını farz haccı eda etmekten men edemez.
  • Ebeveyn engeli. Anne veya baba, evlâdının nafile hac veya umreye gitmesine engel olabilir, ama farz olan hac veya umreye gitmesine engel ola­maz. Bir evlâdın farz hac veya umre olsa bile anne ve babasından izin alması sünnete uygun bir davranıştır. Ergenlik çağına gelmemiş çocukların, Allah rızâsı için yaptıkları her hac, nafile hac hükmündedir.
  • Kölelik engeli: Köle, efendisinin iznini almadan hacca ve umreye gidemez.
  • Kısıtlılık, Borç, Haciz ve Hapis engeli: Kısıtlı kişi, velisinin ya da vasisinin izni olmadan hac­ca gidemez. Parayı israf etmesin diye velisinin de onunla birlikte gitmesi ge­rekir. Alacaklı kişi, vadesi geldiği halde ödeme imkânı olmasına rağmen gerekli ödeme­yi yapmayan borçlusunu hacca gitmekten menedebilir. Ancak borçlusu ihrâma girmiş ise, onu ihrâmdan çıkaramaz. Haksız yere veya ödeme imkânı olmadığı için borcu yü­zünden hapse düşen kişi, hac için ihrâma girmiş olsa bile ihrâmdan çıkabilir.
  • Düşman engeli: İhrama girdikten sonra düşman engeliyle karşılaşan ve hac menâsikini edaya, düşmanla çarpışmadan ya da elindeki bütün malı düş­mana kaptırmadan imkân bulamayan kişi, bu sıkıntıdan kurtulmayı umduğu bir süre bekler; düşman engeli ortadan kalkmayınca da kurbanlık vasfını taşıyan bir hayvan keserek tıraş olup veya saçlarını kısaltıp ihrâmdan çıkar. İhrama girdikten sonra hastalanan bir kişinin ihrâmdan çıkması caiz olmaz. Hanefî mezhebine göre ise ihrâmlı kişi hastalandığında, tıpkı düşman en­geliyle karşılaşmış gibi ihrâmdan çıkabilir.

ŞAFİİ MEZHEBİ VE ŞAFİİ HAZRETLERİ

Şafi mezhebi; İmam Şafi’ye (r.a) nisbet edildiği için bu adla anılmıştır. Şâfi mezhebinin kurucusu sayılan İmam Şafi (r.a) 767 (Hicri 150) yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu.

Şafi mezhebi önce Mısır’da sonra kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Mâverâünnnehir’de yayıldı. Günümüzde Irak, Suriye ve Anadolu’nun güney ve doğu bölgelerinde Şafi mezhebi yaygındır.

Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.