Hac Suresi 2. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Hac Suresi 2. ayeti ne anlatıyor? Hac Suresi 2. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Hac Suresi 2. Ayetinin Arapçası:

يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّٓا اَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارٰى وَمَا هُمْ بِسُكَارٰى وَلٰكِنَّ عَذَابَ اللّٰهِ شَد۪يدٌ

Hac Suresi 2. Ayetinin Meali (Anlamı):

Onu göreceğiniz gün, dehşetten her emzikli anne emzirdiği yavrusunu unutup terk eder, her hâmile dişi de karnındakini düşürür. İnsanları sarhoş görürsün, halbuki onlar şarap içip sarhoş olmuş değillerdir, lâkin Allah’ın azabı pek şiddetlidir.

Hac Suresi 2. Ayetinin Tefsiri:

Sûre mü’min-kâfir bütün insanlara hitap ederek, her şeyi yoktan var eden, onlara kendi varlığından varlık veren, insanları da yaratıp onlara lütfettiği akıl ve irade melekelerine binâen kendilerini sorumlu tutan Allah Teâlâ’ya karşı takvâ sahibi olmaya; O’nun emirlerini tutup yasaklarından sakınmaya davet ederek başlar. Hayatı ilâhî murâkabe karşısında korku ve ümit dengesi ölçüsünde, İslâm’ı incitmeyecek ve ilâhî muhabbetin kula akışını zedelemeyecek bir kalbî hassasiyet içerisinde değerlendirmeyi emrederek söze girer. İnsanlar için bu çok mühim ve vazgeçilmez bir mesajdır. Çünkü onları çok dehşetli bir kıyamet günü beklemektedir. Büyüklüğüne ve yüceliğine sınır olmayan Allah Teâlâ’nın beyânıyla onun sarsıntısı “gerçekten korkunç, pek büyük ve çok şiddetlidir.” Bu sarsıntıdan maksat, İsrâfil (a.s.) ilk defa sûra üflediğinde yeri ve göğüyle bütün kâinatın yıkıldığı, her şeyin parçalanıp unufak ve darmadağın edildiği sarsıntıdır. Onun şiddetinin büyüklüğünü ise 2. âyette yer alan şu açık misallerle daha iyi anlamak mümkün olacaktır:

    İster insan ister başka canlılardan olsun, yavrusunu emzirmekte olan her anne, bebeğine olan onca şefkati, merhameti ve cömertliğine rağmen, tam onu emzirdiği, memesini ağzına verdiği sırada, o günün dehşetinden dolayı yavrusunu unutur, göremez olur, bırakır gider. Âyette kullanılan مُرْضِعَةٌ  (murdi‘atun) kelimesi, “o anda bilfiil memesini ağzına koyup yavrusunu emziren anne” mânasındadır.

    Hamile olan her anne yine o günün dehşetinden şoka girip sarsılarak rahmindekini düşürür.

    İnsanlar normalde içki içip sarhoş olmadıkları halde o günün dehşet ve korkusundan sarhoş hale gelirler. Gören onları sarhoş sanır. Onları bu hale getiren Allah’ın şiddetli azabından başka bir şey değildir. Hem bu sırada yaşananlar henüz ilâhî azap ve kahır tecellilerinin başlangıcıdır. Kâfirler için bunu takip edecek safhalar olan mahşer ve cehennemde daha ne şiddetli azaplar olacaktır.

Bu âyet-i kerîmeler Benî Müstalik gazvesi sırasında geceleyin nâzil oldu. Resûlullah (s.a.s.) bunları ashâbına okuyunca orada bulunan herkes hüngür hüngür ağlamaya başladı. Efendimiz (s.a.s.), ashâbının o geceden daha fazla ağladıklarını görmemişti. Sabah olunca onlar binitlerine eğer vuramadılar, çadır kuramadılar ve yemek pişiremediler. Onlardan kimisi ağlıyor; kimi de oturmuş hazin hazin düşünüyordu. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXIII, 4)

Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Ben sizin görmediklerinizi görüyorum. Gökyüzü gıcırdadı. Gıcırdamakta da haklıdır. Çünkü dört parmak kadar bir yer yok ki, orada bir melek alnını yere koyup Allah’a secde etmiş olmasın. Allah’a yemin ediyorum ki, benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız. Yataklarınızda hanımlarınızdan zevk almazdınız. Allah’a yalvarıp yakarmak için yollara düşerdiniz.” (Tirmizî, Zühd 9; İbn Mâce, Zühd 19)

Kıyâmetin dehşeti ve göremediğimiz âlemlerin durumu böyleyken bazı insanlar hâla gaflet içinde yüzmektedir:

Hac Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Hac Suresi 2. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.