Hac Suresi 39. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Hac Suresi 39. ayeti ne anlatıyor? Hac Suresi 39. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Hac Suresi 39. Ayetinin Arapçası:

اُذِنَ لِلَّذ۪ينَ يُقَاتَلُونَ بِاَنَّهُمْ ظُلِمُواۜ وَاِنَّ اللّٰهَ عَلٰى نَصْرِهِمْ لَقَد۪يرٌۙ

Hac Suresi 39. Ayetinin Meali (Anlamı):

Kendilerine karşı savaş açılan müslümanlara, zulme uğradıkları için savaş izni verilmiştir. Allah’ın, onlara yardım edip zafer bahşetmeye elbette gücü yeter.

Hac Suresi 39. Ayetinin Tefsiri:

Bu âyet-i kerîmenin, müşriklerin eziyetlerinden iyice daralan mü’minlerin artık onlara karşı durabilmek için Resûlullah (s.a.s.)’den izin istemeleri üzerine, Medine döneminin ilk yıllarında indiği anlaşılmaktadır. Şu iki rivayet bu hususta yeterli ipuçlarını verir:

    Resûl-i Ekrem (s.a.s.) Mekke’den müşrikler tarafından çıkarılınca Hz. Ebubekir: “Peygamberlerini çıkardılar. İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn, mutlaka helâk olacaklar” deyince bu âyet-i kerîme nâzil oldu. Bu âyet-i kerîmenin nüzûlü üzerine Ebubekir (r.a.): “Anladım ki savaş olacak” demiştir. İbn Abbâs (r.a.) da, savaş hakkında ilk nâzil olan âyetin bu âyet olduğunu belirtir. (Tirmizî, Tefsir 22/4; Nesâî, Cihâd 1; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 216)

    Mekke müşrikleri müslümanlara işkence eder, işkenceye uğrayan mü’minler kimi taşla yaralanmış, kiminin başı yarılmış olarak gelir, Peygamberimiz (s.a.s.)’e uğradıkları zulmü anlatırlardı. Efendimiz de her defasında onlara: “Sabredin, henüz savaşmakla emrolunmadım” buyururdu. Bu durum Medine-i Münevvere’ye hicret edene kadar sürdü. Hicretten sonra nihayet bu âyet-i kerîme indirilerek savaşmalarına izin verildi. Yetmiş küsür âyette savaştan menedildikten sonra savaş hakkında ilk nâzil olan âyet işte budur. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXIII, 35)

Âyetin sonunda yer alan “Allah’ın, onlara yardım edip zafer bahşetmeye elbette gücü yeter” (Hac 22/39) teminâtı, o dönemde savaş güçleri çok zayıf olan müminlerin cesareti için elzemdi. Çünkü onların zayıflığına mukâbil, Kureyş’in gücü çok büyüktü. Bunun yanı sıra diğer bütün müşrik Araplar da onları destekliyordu. Daha sonra yahudiler de onlara katılmıştı. Dolayısıyla mü’minler için bir teminat, kâfirler hakkında ise bir tehdit mâhiyetinde olan bu ifade, kâfirlerin az sayıdaki müslümanlarla değil, Allah ile savaşacaklarını söylemek mânasına gelmekteydi.

Müslümanlara savaşma izninin verilme sebep ve gerekçesine gelince:

Hac Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Hac Suresi 39. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.