Hac Suresi 77. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Hac Suresi 77. ayeti ne anlatıyor? Hac Suresi 77. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Hac Suresi 77. Ayetinin Arapçası:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ

Hac Suresi 77. Ayetinin Meali (Anlamı):

Ey iman edenler! Rukû edin, secde edin, Rabbinize daha başka kulluk vazîfelerinizi yerine getirin ve hayırlı ameller yapın ki kurtuluşa eresiniz.

Hac Suresi 77. Ayetinin Tefsiri:

77-78. Âyetler: Cenâb-ı Hak, sûrenin sonunda mü’minlere hitap ederek, sûrede beyân buyurduğu emirlerin bir hülâsasını yapmakta ve onlara ebedî kurtuluş yolunu bir kez daha ana hatlarıyla telkin buyurmaktadır:

  Birinci rükün imandır. İslâmî hayat bütünüyle iman temeli üzere binâ edilir. Temelinde iman olmayan hiçbir amel hak katında makbul değildir.

  Rükusuyla, secdesiyle ve diğer erkânıyla namazı dosdoğru kılmak.

  Emredilen ve yasaklanan her hususta yalnız Allah’a kulluk etmek; O’ndan başkasına kulluk etmemek.

  Güzel ahlâk, sıla-i rahim ve insanlara iyilik gibi dinin ve aklın iyi gördüğü, hayırlı saydığı amelleri yapmak. Allah Resûlü (s.a.s.): “Mü’min cennete girinceye kadar hiçbir hayra doymaz” (Tirmizî, İlim, 19) buyurur.

  Allah yolunda, nasıl cihad edilmesi gerekiyorsa o şekilde hakkını vererek cihad etmek. Arzularına gem vurmak suretiyle nefse karşı, vesvesesini engellemek suretiyle şeytana karşı, zulümlerine mâni olmak için zâlimlere karşı, küfürlerini ber taraf etmek için kâfirlere karşı cihad etmek.

Cenâb-ı Hak mü’minlerden bunları yapmalarını istemektedir. Çünkü onlar diğer insanlar gibi değildir. Allah Teâlâ’nın onlara hususi ikramları vardır. Bu hususi ikramlardan bazıları şunlardır:

    Allah onlara iman ve hidâyet lütfetmek sûretiyle onları seçmiştir.

    Gönderdiği İslâm dininde onlar için bir güçlük kılmamış, onlara takatlerini aşacak bir sorumluluk yüklememiştir. Hatta insanın durumuna göre bir kısım hükümler kolaylaştırmıştır.

Namazın kısaltılması, yolcunun orucunu açabilmesi, başka türlü­süne gücü yetmeyen kimsenin ima ile namaz kılması, kör, topal, hasta, ga­zaya çıkmak için gerekli harcamaları bulamayan fakir, borçlu, anne-babası bulunan kimselerden cihad yükümlülüğünün kaldırılması, İsrâiloğullarına emredilen ağır sorumlulukların kaldırılması, zaruret hallerinde bir kısım haramların helâl olması buna birkaç misaldir. Bu din, Efendimiz’in büyük dedesi olması ve Peygamberin de ümmetinin babası olması itibariyle müslümanların hepsinin babası sayılan Hz. İbrâhim’in tevhid dinidir. Onun devamıdır.

    Onları önceki kitaplarda da, Kur’an’da “müslümanlar”, yani Allah’a teslim olmuş insanlar olarak isimlendirmiştir. Bu da çok önemli bir şereftir.

    Peygamberi onlara bir şâhit, Hakk’ın razı olacağı bir kulluğu gösteren ve buna tanıklık eden bir örnek; peygamberin örnek hayatını kendilerine rehber edinen müslümanları da diğer insanlara birer örnek kılmıştır. Onlara, insanlığa rehber ve örnek olmak gibi bir vazife yüklemiştir. Bu yüzden sorumlulukları çok büyüktür.

Dolayısıyla mü’minlerin Allah’ın razı olacağı bir kulluk yapıp diğer insanlara da örnek olabilmeleri için tekrar:

  Dinin bedenî ibâdet boyutunun esasını teşkil eden namazı dosdoğru kılmaları,

  Dinin mali ibâdet boyutunun temelini teşkil eden zekâtı vermeleri,

  Dinin hedefini teşkil eden iman ve ihlasla Allah’ın ipine sarılmaları hatırlatılmaktadır. Eğer O’na bütün benlikleriyle teslim olabilirlerse, o en güzel Mevlâ ve en güzel yardımcı olan Allah, onlara her hususta yardımcı olacak ve onları başarıya eriştirecektir.

Nitekim bunun peşinden gelen Mü’minûn sûresinde de bahsedilen başarıya erişmenin ve ebedî kurtuluşu kazanmanın pek mühim düsturları ile söze başlanacaktır:

Hac Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Hac Suresi 77. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.