Haccın Farz Kılınması

Hac ibadeti İslam'ın beş temel esasından biridir. Peki hac ne zaman farz kılındı? Hac Müslümana ne zaman farz olur? Haccın farz oluşu...

Hac ibadeti; hicretin 9. yılında farz kılınmıştır. Farz oluşu Kitap, sünnet ve icmâ-ı ümmet ile sabittir.[1] Haccın farz oluşunun Kur'an'daki delili şu ayetlerdir:

“Gücü yetenlerin haccetmesi Allah'ın insanlar üze­rinde bir hakkıdır.”[2]

“İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.”[3]

Hadis külliyatının “hac” bölümlerinde haccın farz olu­şuna delalet birçok hadis vardır. Şu hadisleri örnek olarak zikredebiliriz:

İslam beş temel esas üzerine kurulmuştur. Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna tanıklık etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekatı vermek, hac yapmak ve Ramazan orucu tutmak”[4]

İSLAM'IN TEMEL ESASLARI

Bu hadis-i şerifte “hac” ibadeti İslam'ın beş temele esası arasında zikredilmiştir.

Bir gün vahiy meleği Cebrâil -aleyhisselam-:

“Ey Muhammed (s.a.v) İslam hakkında bana bilgi verir mi­sin?” dedi, Hz. Peygamber (s.a.s.);

“İslam, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna tanıklık etmen, namazı dosdoğru kıl­man, zekatı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç ye­tirebilirsen Kâbe'yi ziyaret etmen (hac yapman)dır” diye cevap vermiş,

Bunun üzerine Cebrail -aleyhisselam- de “Doğru söyledin”’demiştir.[5]

Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- Cebrail'e -aleyhisselam- verdiği cevapta hem hac ibadetinin İslam'ın beş temel esasından biri olduğunu, hem de bu ibadeti ancak imkanı olanların yapmakla yü­kümlü olduğunu bildirmiştir.

Sahabeden Ebû Hüreyre'nin bildirdiğine göre Peygam­berimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- Müslümanlara hitaben yaptığı bir konuş­masında;

“Ey insanlar! Allah size haccı farz kılmıştır, haccediniz” buyurmuştur. [6]

Haccın farz olduğu konusunda Müslümanlar arasında hiç ihtilaf olmamış, bu konuda ümmetin icmaı hasıl olmuştur. [7]

HAC KİMLERE FARZDIR?

Hac, farz-ı ayındır.

İmkanı olan her mükellefin haccı bizzat kendisinin yapması farzdır. Cenaze namazı ve cihâd gibi bir grup Müslümanın hac görevini yapması ile diğer Müslümanların üze­rinden düşmez. [8] Bu konuda ittifak vardır, aksi görüş beyan eden de yoktur.

HACCA KAÇ DEFA GİDİLEBİLİR?

Hac ömürde bir defa farzdır.

Yukarıdaki delillerden haccın farz olduğu kesin olarak anlaşılmakta, ancak ömürde bir defa mı yoksa birden fazla mı yapılması gerektiği konusunda açıklık bulunmamaktadır. Bu konuya Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle açıklık getirmiştir.

Ebû Hüreyre -radıyallahu anh- anlatıyor: Allah'ın Elçisi bize konuşma yaptı ve,

“Ey insanlar! Allah size haccı farz kılmışr, haccediniz” buyurdu. Bir sahâbî,

“Ey Allah'ın Elçisi! Her yıl mı ?” diye sordu. Peygam­berimiz, sükut etti cevap vermedi. Sahâbî sorusunu üç defa tekrarladı, bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s.),

“Eğer ‘evet' deseydim her yıl hac yapmak farz olurdu, buna gücünüz yetmezdi” cevabını verdi.[9]

Sahabeden Akra'b. Hâbis -radıyallahu anh-:

“Ey Allah'ın Elçisi! Hac her yıl mı yoksa ömürde bir kere mi farz?” diye sormuş, bunun üzerine Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Ömürde bir kere farzdır. Daha fazla yapan nafile hac yapmış olur” cevabını vermiş,[10] kendisi de hac farz olduktan sonra bir defa hac yapmıştır.[11]

HAC NE ZAMAN FARZ OLUR?

Haccın, imkân elde edildiği yıl yapılması gerekir.

Hac yapma imkanı elde edildiği yıl, hac yapmak Müslümana farz olur. Bu konuda ihtilaf yoktur. Ancak, aynı yıl içerisinde haccın yapılmasının zorunlu olup olmadığı haccın (fevrî veya terâhî üzere oluşu) konusunda fıkıh bilginle­ri arasında farklı görüşler vardır.

Haccın, hac yapma imkanı elde edildiği yıl yapılması gerektiği ve daha sonraki yıllara ertelenebileceği şeklinde Ebû Hanîfe'den iki farklı görüş rivayet edilmiştir. Birinci görüşü İmam Ebû Yusuf, ikinci görüşü İmam Muhammed tercih etmiştir.

Ebû Yusuf'un tercih ettiği görüşe göre imkan elde edil­diği yıl hac yapmayıp sonraki yıllara erteleyen kimse gü­nahkâr olur.

İmam Malik ve Ahmed b. Hanbel'e göre haccın imkan elde edildiği yıl yapılması gerekir.[12] İmam Şâfiî'ye göre hac daha sonraki yıllara ertelenebilir. [13]

İmkan elde edildiği yıl hac görevini yapmayıp sonra­ki yıllara erteleyen kimse, çeşitli sebeplerle bu imkanını kaybedebilir ve hac yapmadığı için sorumluluk altında ka­lır. Bu itibarla müslüman, hac yapma imkanı elde ettiği yıl geciktirmeden hacca gitmelidir. Nitekim Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Hac yapmak isteyen kimse acele etsin.[14] Çünkü hasta ola­bilir, (servetini, parasını) yitirebilir, ihtiyacı ortaya çıkabilir” buyurmuştur.[15]

Dipnotlar:

[1] Semerkandî, Alâüddîn, Tuhfetü'l-Fukahâ, II, 379. Dâru'l-kütübi'l-Ilmiyye, Beyrut, 1984. Birinci baskı; Kâsânî, Alâüddîn Ebû Bekr b Mes'ûd, Bedâi'u's- Sanâî fî Tertîbi'ş-Şerâi', II, 118. Dâru'l-Kütübi'l-Arabiyyi, İkinci baskı, Beyrut, 1982.

[2] Al-i İ mrân, 3/ 97.

[3] Hac, 22/27.

[4] Buhârî, İman, 1. I, 8. Müslim, İman, 19-22.

[5] Müslim, Îmân, 1, 5, I, 37, 40; bk. Buhârî, Îman, 37. I, 8.

[6] Müslim, Hac, 412. I, 975.

[7] Semerkandî, II, 379. Kâsânî, II, 118; Kurtubî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî, el-Câmi' Li Ahkâmi'l-Kur'ân, III, 142; Dâru İhyâi't-Türâsî'l- Arabî, Beyrut, tarihsiz.

[8] Semerkandî, II, 379-380; Kâsânî, II, 119; Şirbînî, II, 207.

[9] Müslim, Hac, 412, I, 975; bk. İbn Mâce, Menâsik, 2, II, 963.

[10] Ebû Dâvûd, Menâsik, 1, II, 344; İbn Mâce, Menâsik, II, 963. İbn Mâce'nin bir başka rivayetinde aynı soruyu sahabeden Enes b. Malik de sormuştur.

[11] Tirmizî, Hac, 6, III, 179; Şirbînî, Şemsüddîn Muhammed b. Muhammed el- Hatîb, el-MuğnÎ'l-Muhtâç ilâ Ma'rifeti Me'ânî' Elfâzı'l-MunHâc, II, 206. thk, Ali Muhammed Muavvad ve Adil Ahmed el-Mevcûd, Dâru'l-Kütübi'l-Ilmiyye, birinci baskı, Beyrut, 1994; İbn Kudâme, Muvaffaku'ddîn Ebû Abdullah b. Ahmed b. Muhammed, el-Muğnî, (el-Makdisî'ye ait eş-Şerhü'l-Kebir ile bir­likte) Thk. Muhammed Şerefü'd-Din Hattab, es-Seyyid Muhammed es-Sey- yid, Dârü'l-Hadis, Birinci baskı, Kahire 1416/1991, IV, 328. Sahabeden Câbir İbn Abdullah, Peygamberimizin hicretten önce iki defa, hicretten sonra da bir defa hac yaptığını söylemiş ise de Tirmizi bu rivayet için “garîb” ifadesini kullanmıştır. Tirmizî, Hac, 6. III, 179.

[12] Makdisî, eş-Şerhü’l-Kebîr, IV, 346

[13] İbn Hümâm, II, 418-19.Yazır, II, 708.

[14] Ebû Dâvûd, Menâsik, 6. No: 1732. II, 350. Hakim, Muhammed b. Muham- med in-Neysâbûrî el-Müstedrek Alâ's-Sahîhayn, I, 448. Birinci Baskı, Beyrut. 1990. Beyhakî, Ahmed b. Hüseyin, es-Sünenü'l-Kübrâ, IV, 339-3340. Dâru'l- kütübi'l-Ilmiyye, Birinci baskı, Mekke, 1994.

[15] İbn Mâce, Menâsik, 1. II, 962.

Kaynak: Diyanet Hac İlmihali

İslam ve İhsan

HAC NEDİR, NASIL YAPILIR?

Hac Nedir, Nasıl Yapılır?

HACCIN DİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ

Haccın Dindeki Yeri ve Önemi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.