Hadis Rivâyetinde Gösterilen Titizlik

Ashab-ı kiramdan Ebü Ümame el-BahiK'nin (ra) şu sözü, hadisleri bize ilk aktaran o şanlı kafilenin bu konudaki titizliğini yansıtmaktadır. Ebü Ümame diyor ki: Ben bir hadisi Hz. Peygamber'den bir defa, iki defa,... (hatta) yedi defa duymakla rivayet edersem cür'etkar davranmış olurum (Ahmed b. Han-bel, Müsned, V, 250). Bu ifade, ashab-ı kiramın hadis rivayetinde gösterdiği titizliğin tipik bir örneğidir.

Ebû Mûsa el-Eş’arî (r.a), Hz. Ömer’in kapısına gelip üç defa kapıyı çalmak suretiyle izin istedi. Kapının açılmaması üzerine geri döndü. Daha sonra kapıya çıkan Ömer (r.a), ona niçin daha fazla izin istemediğini ve geri dönmeyi tercih ettiğini sordu. Ebû Mûsâ (r.a) da:

“–Ben, Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in:

«Sizden biriniz üç defa izin istediği hâlde kendisine izin verilmezse geri dönsün!” buyurduklarını işittim” dedi.

Bu sefer Ömer (r.a):

“–Bu söylediğin sözü Allah Rasûlü’nden işittiğine ve Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in böyle buyurduğuna dâir bana şâhit getir!” dedi.

Telaşa kapılan Ebû Mûsâ (r.a), sahâbîlerin bulunduğu meclise gelerek durumu anlattı. Orada bulunanlar şaşırarak:

“–Bunu yaşça en küçüğümüz bile bilir” dediler.

Yaşça en küçükleri olan Ebû Saîd el-Hudrî (r.a), Ebû Mûsâ (r.a) ile birlikte giderek Hz. Ömer’in huzurunda şâhitlik yaptı.[1]

Übeyy ibn-i Ka’b (r.a):

“–Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in böyle buyurduklarını ben işitim. Ey İbnü’l-Hattâb! Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in ashâbına azâb olma!” dedi.

Ömer (r.a):

“–Sübhânellâh! Ben bir şey işittim ve onu tahkik etmek, kesinleştirmek istedim!” dedi. (Müslim, Âdâb, 37)

Hz. Ömer’in bu tavrı, Allah Rasûlü’nün hadîs-i şerîflerinin ve Sünnet-i Seniyye’sinin bizlere kadar nasıl sağlam bir metod ve sistemle geldiğini göstermektedir. Ashâb-ı kirâm ve daha sonra gelen İslâm âlimeri, rivâyetlerin naklinde çok titiz davranmışlar, hadîs dinledikleri zâtların ilim ve ahlâkına son derece dikkat etmişlerdir.

[1] Bkz. Buhârî, İsti’zân, 13; Müslim, Âdâb, 33-37; Ebû Dâvud, Edeb, 127, 130.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Ömer'den 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları, 2015

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.