Hafız Olan Profesör, 32 Yıldır Teravih Namazlarını Hatimle Kıldırıyor

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) İlahiyat Fakültesi Kıraat Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Fırat, Kayseri'nin tarihi iki camisinde 32 yıldır hatimle teravih namazı kıldırmanın gururunu yaşıyor.

Erzincan'ın Tercan ilçesine bağlı Beşgöze köyünde doğan Fırat, okumak için başka bir köyde imamlık yapan ağabeyi Mustafa'nın yanına gitti, burada 8 yaşındayken hafızlığını tamamladı.

Ağabeyi sayesinde kendini geliştiren ve zamanında gidemediği ilkokulu açık öğretimden tamamlayan Fırat, liseye kadar okul hayatını başarıyla sürdürdü. Daha sonra o dönem Yüksek İslam Enstitüsü olarak bilinen Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun olan Fırat, tefsir alanında yüksek lisansını tamamladıktan sonra öğretim üyesi olarak görev yapmaya başladı.

1990 yılında dönemin müftüsü Necmettin Nursaçan'ın teklifi ile Hunat Camii'nde teravih namazı kıldırmaya başlayan Fırat, 32 yıldır Hunat ve Camii Kebir'de teravih namazlarını hatimle kıldırdı.

ERÜ İlahiyat Fakültesi Kıraat Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Fırat, AA muhabirine, böyle bir vazifenin tarifinin kelimelerle ifade edilemeyeceğini söyledi.

Hatimle teravih namazı kıldırmayı ömrü yettiği sürece devam ettireceğini vurgulayan Fırat, "Hunat Camii'nde 23 yıl kesintisiz hatimle teravih namazı kıldırdım. Camii Kebir'de de 9. yıl oluyor. Ancak 2 yıl pandemi nedeniyle ara vermiştik. Malum, Miladi ve Kameri takvimin gelişi bir değil dolayısıyla 1990'dan bu güne 32 yıl olsa da biz 34 ramazan yaşamış olduk. Dolayısıyla 23 yıl Hunat'ta 9 yıl Camii Kebir'de bu vazifeyi icra ediyoruz." dedi.

Torununa devretmek istiyor

Hatimle namaz kıldırdığı camilerin önemli ibadet yerleri olduğunu belirten Fırat, şöyle devam etti:

"Kayseri'nin büyük camilerinde böyle bir vazifeyi icra etmek, Allah'ın lütfundan başka bir şey değil. Başlangıcından günümüze burada nice imam hatip, vaiz gelmiş gitmiş. Dünya fani, biz ölümlüyüz vaktimiz geldiğinde gidiyoruz ama şu an vazife bizde, biz icra ediyoruz. Cenab-ı Hak son nefesimize kadar da bu vazifeyi icra etmeyi bizlere müesser eylesin, gücümüzü, imkanımızı elimizden almasın. Bu toprakları, kadim mekanları korusun, düşmanların eline bırakmasın."

Fırat, soyundan gelen birinin bu vazifeyi ifa etmesi için torunu Muhammed'i de hafızlığa hazırladığını sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.