Hâfızlığın En Güzel Tarifi
Şebnem Dergisi Yazarı Şefika Meriç, Kur’ân’ın korunmasında Allâh’ın istihdam ettiği kullar olan hâfızları anlatıyor.
Gecenin kulağına fısıldayan bir kandil… Karanlığın içinde parlayan bir nur hâlesi… Herkes derin uykusunda rüyalarda dolaşırken… Kendisini tenhalarda bulan sessiz bir yürektir hâfızın yüreği...
Yüzyıllarca devam eden ilâhî kelâmın sesidir Hâfız… Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in gönlüne inen nûrdur, onun kalbinden geçenler… Hazret-i Ebubekir’den Hazret-i Ömer’e, Hazret-i Osman’dan Hazret-i Ali’ye akan… -Allah, hepsinden râzı olsun.-
Her kelimesi paha biçilmez harflerdir, inci ve mercandan öte…
“Oku! Seni yaradan Rabbinin adıyla oku. Ki O, kalemle yazmayı öğretti.”
Seher vaktine tarifsiz bir râyiha çöker, mâzîden gelen…
Bu koku, Kâbe’nin kokusu… Bu koku, Ravzâ’nın kokusu… Bu koku, Cennetü’l-Bâki’nin, Uhud’un kokusu… Bu, Cebel-i Nûr’un ve Hira’da Rasûlullah’a inen vahyin kokusu…
Hâfız, o nûru alır taşır çağlardan çağlara…
Işık olur, nûr olur; akar gönüllerin en tenha yerlerine… Kalbinden çıkmayan o lâhûtî seslerle sabah ezanı ile kalkar gündüze.
HAFIZ, ELİNDEN, BELİNDEN, DİLİNDEN EMİN OLUNAN KİMSEDİR
Fecrin en tatlı, en bereketli vaktiyle karışır insanlık âlemine… “Bismillah!” der ve alır abdestini… Abdest, cümle hataları döker bir bir… Elinden, dilinden, kalbinden emîn olunan kimsedir Hâfız...
Seherin bembeyaz örtüsüne nârin bir kelebek gibi konar. Gözlerinde Kur’ân nûru, sözlerinde Kur’ân sürûru…
Elinde taşıdığı dünyanın en kıymetli hazinesi. İnsanlığın kurutuluş reçetesi, Rabb’inin Kelâmı, Rasûlüllah’ın satır satır yazıya geçmiş hâli…
KUR’AN O’NUN BAŞ TÂCI O İSE HERKESİN
Kur’ân, kelamların en şereflisi... Mü’minlere şifâ, gönüllere ziyâ, kalplere nûrdur o…
Kemâl-i edeple oturur rahlesinin başına… Açar nazm-ı celîli... Gözlerinden sevgi akar âdeta… Kur’ân, O’nun başının tâcı… O ise, herkesin baş tâcı… Hâfız, yürüyen Kur’ân’dır.
“Bismillah!” diye başlar, yüzünü aydınlatan nûrlu kitaba… Satır satır, sayfa sayfa başlar hâfızın kutlu yolculuğu…
Bu yolculuk, insanı eşref-i mahlûk olmaya götüren bir yolculuk… Bu yolculuk, Hazret-i Nebî’nin Suffa mektebine götüren bir yolculuk…
Ötelerden gelen lâhûtî bir ses, Hazret-i Dâvud’un, Hazret-i Bilal’in sesi…
HÂFIZ, GÖKTE PARLAYAN YILDIZDIR
Hâfız, gökte parlayan yıldızdır. Öyle diyor Güllerin Efendisi onlar için… Kıyamet sahnesine yıldız gibi uçarak gidecekler. Ve şefaatçi olacaklar, ümmet-i Muhammed’e...
Allah, “Onu biz indirdik, biz koruyacağız!” buyuruyor âyet-i kerîmede… İşte Hâfız, Kur’ân’ın korunmasında Allâh’ın istihdam ettiği özel kullarıdır.
Bir gönül aydınlığıdır, Hâfız olmak… Sessiz koridorlardan süzülüp geçerek bir nefes gibi akar sınıfına… Keşke şu duvarların, şu sıraların, şu rahlenin dili olsaydı. Ve söyleseydi her dem yeniden dirilen mâsum yüreklerin umutlarını…
Seher vaktinden başlayan bir arı uğultusu gibi, taşar pencerelerden yollara, sokaklara, caddelere…
Gaflet çöken bu şehre iksirdir o mırıltılı sesler… Çınlar durur, gök kubbenin altında... Gâh Süleymaniye’de, gâh Sultanahmet’te… Tekbir sesiyle yankılanır Itrî’nin dilinde… Kayışzâde Osman’lar okur onunla diz dize…
Yüreklere nakşolunan kelimelerden öte; bir mermere işlenir gibi aklına, fikrine yazılır her bir âyet…
Ömrün en kıymetli ânıdır Hâfızlık günleri… Doyumsuz, bitmeyen, tükenmeyen bir hülyadır her dakikası… Çünkü o rahmettir bütün müminlere… Rahmet, merhametli olanın lütfudur, merhamet dilenen kullarına.
Hâfız, rahmetin müşahhas hâlidir aslında… Her ânı bir heyecan yumağı gibi yaşanır Hâfız’ın hayatı.
Her ezberlediği satır, bir umuttur ebedî kurtuluşu için… Her sayfanın ezberi bittiğinde büyük bir mutluluk yaşar, temiz dünyasında… Kur’ân, ışığı git gide artan bir nûr gibi büyür Hâfızın dimağında…
HAYATI HOCASIYLA BİRLİKTE İMAR EDER HÂFIZ
“Hoca”, üstaddır, muhteremdir, saygıdeğerdir; Hâfızın gözünde... “Hoca” denilince akan sular durur. Yerine göre annedir, babadır. Ne çok emeği vardır, Hafızın üzerinde Hocasının… Sanki bir hayat düsturunu birlikte imar ediyormuş gibi. Her gün, her saat ve her dakikasında vardır Hâfızın…
Ve bir gün gelir…
Son katrenin doldurduğu gibi bardağı dolar Hâfızın…
Gül yaprağı gibi narin ve hafif. Berrak bir suyun üzerinde en temiz hâliyle…
Gönlü dolu, gözleri nûr bakışlı, kalbi nûr olur Hâfızın…
Ve kapatır gözlerini, iç dünyasına sonsuz yolculuk için…
Yine “Bismillah!” der ve sayfalar gözlerinin önünden geçer, her biri bir yıldız gibi…
“Rahman ve Rahim olan Allâh’ın adı ile...”
Ne güzel bir başlangıç…
“İşte bu kitap, Allah’tan hakkıyla korkanlar için bir hidâyet kaynağıdır.”
Hâfızın hayatıdır, Kur’ân…
O, bunca yıl ne çok şey öğrenmiştir, ne çok şey ezberlemiştir.
En büyük mûcizesini Rasûlün... Bir hayat iksiri olarak ashâbına ve ümmetine sunduğu.
Ezberlenen öyle sıradan bir metin değil; Kelâmullah... Hakkın sözü… Kur’ân-ı Kerîm…. En doğruyu söyleyenin mübarek sözleri…
Kaynak: Şefika MERİÇ / Şebnem Dergisi, Sayı: 122